Ben Püre'yi (bilmeyenler için evimizin biricik kedisi) evimize geldiği ilk günden beri KIZIMdiye seviyorum.
Bir insanın diğer insanları sevme oranının, hayvan sevgisiyle doğru orantılı olduğunu biliyor muydunuz? Onlar öyle art niyetsiz, öyle saf severlerki sizi, öyle alışırlarki ev dedigimiz o dört duvar arasında sizinle yaşamaya, öyle ezberlerlerki neyi sevip sevmediğinizi, bütün bunları o minicik halleriyle nasıl yapıyolar diye en büyük şaşkınlıkları yaşarsınız!
Çok sevdiğiniz biriyle tartıştığınızı düşünün. Üzüleceğinizi bile bile üstünüze gelmez mi o an sizi daha çok üzmek için? Yada en mutlu anınızda gelip çok kötü bişey söyleyerek bütün keyfinizi kaçıran insanlarla karşılaşmadınız mı hiç?
Tamam evet hepiniz aşırı mutlusunuz, herşey güllük gülistanlık evet, haklısınız. Ama şimdi biraz gerçekçi olun!
Hangi insan evladı sen ona kızsan da bağırsan da yine gelip gözlerinin içine bakarak sever seni? Hangi insan evladı mutsuz olduğunu sadece bakışlarından anlayıp üstüne varmaz, yada çok keyifli olduğunu görünce seni daha mutlu etmek için şebeklikler yapar?
Peki bunların hepsini bir arada yapan bir insan evladı tanıyor musunuz? Hiç sanmıyorum!
Şimdi gelelim sana Esra Ceyhan! Umarım bu yazıyı okuma fırsatın olur. Okuman için elimden gelen herşeyi yapıcam! Gerçi konuya o kadar uzun bi giriş yaptımki, sana hitap ettiğim kısma gelene kadar en başta ne dediğimi unutacaksın, kafan karışacak, “bu kız ne anlatıyoki” diyeceksin. Çünkü senin kafan sadece "karısını döven adam", "evini terk eden kadın", "çocuğunu 8 yerinden bıçaklayarak hastanelik eden baba" gibi konulara çalıştığı için, daha doğrusu beynin sadece böyle reyting getirisi yüksek haberleri anlamaya yönelik programlandığı için ANLAMAMAN NORMAL olacak, hepimiz seni hoş göreceğiz!
Şimdi o saçmalıklardan ibaret ve tamamen senin yapmacık tepkilerinden oluşan programında, 16 yıllık kedisini kaybedip onun için mezar yapan adamla dalga geçtiğin, hatta öyleki haberi sunarken gülme krizlerine girdiğin ama malesefki kahkahalarından boğulamadığın konuya gelelim! Neydi o öyle yaa? Bu olayı bile reyting aracı olarak görüp, araya saçma sapan hocalar, sözüm ona doktorlar ve her zamanki gibi her söylediğine “padişahım çok yaşa” diyen arkaplan seyircileri serpiştirip, bu durumu yaşayan kişi için oldukça üzücü olan bu olayla gülmekten kırılarak dalga geçişin neydi? Tekrar tekrar izliyorum, bakıyorum, komik bişey göremiyorum. Bişey mi kaçırdım diye yine izliyorum, ama yok. Yani gülünecek hiçbir şey bulamıyorum. Gülmeyi çok seven biri olarak burda yüz kaslarımı yerinden oynatmama sebep olacak tek bir cümle yakalayamıyorum.
“Hadi canım sen de, mutlaka izlerken bişeyler hissetmişsindir” dersen, evet. Kaşlarım çatıldı, yüzüm düştü, gözlerim doldu (nefretimden!), tüylerim diken diken oldu! Ama tabi bunlar senin ilgini çekecek kadar atraksiyonlu hareketler değil. En azından yerimden zıplamam(senin tabirinle "uçmam"), kendimi sandalyeden yere atmam, bağıra bağıra birilerine küfretmem ve olay mahallini terk etmem filan gerekirdi. Biliyorum yeterli değilim!
Şimdi kendimi düşünüyorum, Püre’nin evimize geldiği ilk günü, eşimle o günden beri onu ne çok sevdiğimizi ve ona ne kadar bağlandığımızı.. Ama bide görüyorumki o hayatımıza girdiğinden beri hala aynı insanlarla görüşmeye devam ediyoruz, sosyal hayatımız senin söylediğinin tam tersine çok daha keyifli ve eğlenceli. Yani aslında hiç de yalnız değiliz!
Dahası, Püre’nin hayatımıza girmesiyle birlikte diğer hayvanlara olan sevgimiz ve hassasiyetimiz de katlanarak arttı. İçgüdü denen şeyin aslında gözle görülebilir bir mucize olduğunu gördük biz onun sayesinde. Eşyaları önemsememeyi öğrendik, küçücük şeylerle nasıl da mutlu olunabildiğini gördük, ev içinde ordan oraya koşturarak saklambaç oynamanın keyfine vardık biz KIZIMLA. Evet kızım diyorum, belki konuşamıyo, belki biraz fazla kıllı, kuyruğu filan var hatta, ama o bizim ailemizin bir bireyi.
Bir gün bir kız çocuğum olursa da o yine benim KIZIM olarak kalacak, ailemizi doğal yollarla terk edene kadar da hep yanımızda olacak. Bunları duymak sana keyif verecek ve hatta sesli kahkahalar atmana sebep olacak biliyorum ama, o bigün bizi terk ettiğinde ben de onun için mezar yapıcam, her nekadar bunları düşünmek zihnimi ve kalbimi çok yoruyo olsa da, onun için günlerce aylarca gözyaşı da dökücem!
Kusura bakma ben biraz fazla konuşurum, kelimelerle de aram senin bilgi dağarcığının yetmeyeceği kadar iyidir!
Umarım okuduğunda ana fikri anlayacak kadar Türkçen, bunu hayatın boyunca sindirecek kadar vicdanın vardır!
Bol reytingli, çocuk kaçırmalı, adam kesmeli, kadın dövmeli programlar dilerim...
Yorum Gönder