Hani bazen evi süpürürken süpürgenin kablosu diğer odaya yetişmez yada tam koltuğun ucuna kadar gelirsin, o son noktayı da almaya çalışırsın, süpürgenin hortumunu sündüre sündüre uzatırsın da yine de yetişmez, ille de kabloyu söküp yakın bi prize takman gerekir ya.
Yada bazen televizyon izlemek için oturursun koltuğa ve kumandanın diğer koltukta olduğunu farkedersin, kalkıp onu almak yerine oturup o en sevmediğin diziyi izlersin ya. Hatta "biri içeri girse, şu kumandayı bana uzatsa da ben de kanalı değiştirebilsem" diye dilek tutarsın ya içinden.
Bazen de sırf banyodan sonra hiç olmadığı kadar kabaran ve seni ele geçirecekmiş kadar büyüyen saçların yüzünden sudan kaçarsın ya köşe bucak. Bunun diğer versiyonu da denize girerken ne yardan ne serden geçemediği için saçını toplayıp kafasını ıslatmadan denize girmeye çalışan kadın modelidir.
Bide yatmadan önce makyajını temizlemeye üşenip, daha biraz önce dirilmiş bi ceset gibi sevgiline günaydın demek zorunda kalmak var tabi.
Şu son zamanlarda o kadar çok şeye üşeniyorumki, bozkır havası mı çarptı, Eymir gölü (gölümsü desek daha doğru olabilir) dışında başka su bilmeyen bünye susuzluktan mı bu hale geldi nedir, yazmaya bile üşeniyorum arkadaş. Hatta şu an yazmaya üşendiğim bissürü üşengeçliğimi yazmadım bile.
Azcık da siz anlatın ben dinliyim, çok yoruldum bak şu an.
Oldu o zaman müsait bi zamanda yine görüşelim.
Elbise: Ben çizdim, Ertan abi dikti(terzilerin en fıkralardan çıkıp gelmişi)
Kemer: Mango
Ayakkabı: ALDO
Çanta: Nine West
Yorum Gönder