Webdeyakala | İletişim | Sitemap Ağustos 2012 - NyksGame | Online Oyun Hileleri - Metin2 - Point Blank - WolfTeam

Bir garip gözlük hikayesi


Evet evet ben de senin gibi okulda göz muayenesi yapılırken şeşi beş görüyomuş gibi yapıp, o minik beynini aklısıra doktora "A aaaa bu çocuğun gözleri resmen bozuk! Buna kesin gözlük almanız lazım. Böyle renkli çerçeveli filan olursa da tadından yenmez hani" dedirtmek için kullanan bir çocuktum.
Söz konusu sınavda kopya çekmekse taa en ön sıradakinin kağıdını bile tarayabilen, hatta çoktan seçmeli sınavlarda hangi soruyu A, hangi soruyu C yapmış görüp, kendi kağıdına aktarabilen bi nesildendim. Ama işin ucunda gözlük varsa ve halihazırda gözlükçüye gidip annemize rengarenk çerçeveli gözlükler aldırmak gibi bir ihtimal varsa bu dibine kadar kullanılır, S'ler G, H'ler itinayla A olurdu bi anda.
Görmüyorum napabilirim yani, öliyim mi?
Hadi diyelimki bunların hiçbirini ne doktor ne de annen yemedi, o zaman belli aralıklarla evde gözler ovuşturulmak suretiyle kızartılır, gözüm çok kaşınıyo ayarı verilir, "en azından bi dinlendirici gözlük filan alsak da hiç olmassa gözlerim kızarmasa, yoksa bu koşullarda ders bile çalışamam allah muhafaza" ortamı yaratılırdı.
Bunların hepsini denemiş bi insanım ben. Yapmadığım numara, uygulamadığım taktik kalmamıştır. Gel görki gözlerim o kadar iyi görüyoduki, kazara gözlük konusunu unuttuysam hemen bir kartala dönüşür, taa karşı yoldaki bakkalın camekanında ne yazdığını okurdum. Kullanışlıydım bu konuda. Tabi hal böyle olunca da benim S'lerin G olması, ancak bülent ersoyun bu bebeği ben doğurdum demesi kadar gerçekçi olabiliyodu.
Öyle yani, buda bi anıdır sonuçta. 
Baktım içimde kalmış, niye sakliyimki şimdi sizden bunu dedim, hadi dedim, yaziyim dedim.










Etek: Twist
T-shirt: TopShop
Çanta: Guess
Ayakkabı: Flo
Gözlük: RB Wayfarer
Etiketler: , , , , , , , , , , , ,

Bakarak almak
























Bugün kafede kadının biri yanındakiyle kucaklaşırken aynen şunu söyledi:
"Ayten'ler gelene kadar sen kedilere bakarak ol dediler, ben de burda bekliyodum sizi o yüzden."
Evet böyle bi tabir var, zaman zaman benim de karşılaştığım. Neyseki şimdiye kadar böyle bi bakarak olma talebiyle karşı karşıya getirilmedim çok şükür. Zaten ne demek olduğunu anlayana kadar baya bi zorlanmıştım. Yine de hazırlıksız bi zamanımda "ya asiş sen şu yemeğe bakarak ol, ben iki dakka markete gidip gelcem" dese biri, öyle apışıp kalabilirim bi süre. O süre zarfında yemeğin taşması da, ocağın batması da kuvvetle muhtemel tabi.

Hani böyle indirim zamanları gelir çatar, bütün kadınların gözlerine perde inmiş, herkes birbirini potansiyel düşman olarak görürken ve beğendiği ürünün beden yada renklerini aramak amacıyla yanında en az bir yedek insan daha getirmişken, sen, neden bir ahtapot gibi birsürü kolunun olmadığının üzüntüsünü yaşarsın ya. Hem kendi kendine kabin sırasında bekler, hem denediğin kıyafetin bedeni olmayınca seve seve o kabini ellerinle başka bir canavara teslim eder, gidip diğer bedenini alıp tekrar aynı kabin kuyruğunda beklersin ya. Hah işte o zamanlar içindir bu tabir aslında. 
Bikere yanında mutlaka birini götürmelisin, ölçüsünün önemi yok, çocuk bile olabilir. İşte o yedek insan, sen fellik fellik reyonlarda o gömleğin S bedenini ararken kabinine bakarak olacaktır. Sonra zamanı geldiğinde aynı insan, kasa kuyruğuna girdiğinde kaçınılmaz bir durum olan ve sadece kasadayken gözüne çarpan ürünlere bakmak istediğinde aynı kararlılıkla kasa kuyruğuna da bakarak olacaktır.
İşte bu damatlık ayakkabılar da benim hayatıma böyle bir bakarak olma, bakarak alma olayları sonucu girdi. Onu söyliyim dedim, baktım yine uzamış konu.

Yazarın ekstradan açıklamaya lüzum gördüğü ve paylaşmazsa patlayacağı nokta: iş çıkışında fotoğraf çekecez diye bütün gün gömleğin kırışmaması için koltuğuma bile yaslanamadım, sopa yutmuş gibi oturarak geçirdim tüm iş gününü. 
Onu söyliyim de sonra yok efendim gömleğin kırışıkmış filan duymiyim, çok fena olur bak.

Gömlek: Bershka
Etek: Paris'te bi butikten
Ayakkabı: Yargıcı
Kolye: Hediye
Etiketler: , , , , , ,

Üşenmeye bile üşenmek adeta..








   
  




Hani bazen evi süpürürken süpürgenin kablosu diğer odaya yetişmez yada tam koltuğun ucuna kadar gelirsin, o son noktayı da almaya çalışırsın, süpürgenin hortumunu sündüre sündüre uzatırsın da yine de yetişmez, ille de kabloyu söküp yakın bi prize takman gerekir ya.
Yada bazen televizyon izlemek için oturursun koltuğa ve kumandanın diğer koltukta olduğunu farkedersin, kalkıp onu almak yerine oturup o en sevmediğin diziyi izlersin ya. Hatta "biri içeri girse, şu kumandayı bana uzatsa da ben de kanalı değiştirebilsem" diye dilek tutarsın ya içinden.
Bazen de sırf banyodan sonra hiç olmadığı kadar kabaran ve seni ele geçirecekmiş kadar büyüyen saçların yüzünden sudan kaçarsın ya köşe bucak. Bunun diğer versiyonu da denize girerken ne yardan ne serden geçemediği için saçını toplayıp kafasını ıslatmadan denize girmeye çalışan kadın modelidir.
Bide yatmadan önce makyajını temizlemeye üşenip, daha biraz önce dirilmiş bi ceset gibi sevgiline günaydın demek zorunda kalmak var tabi.

Şu son zamanlarda o kadar çok şeye üşeniyorumki, bozkır havası mı çarptı, Eymir gölü (gölümsü desek daha doğru olabilir) dışında başka su bilmeyen bünye susuzluktan mı bu hale geldi nedir, yazmaya bile üşeniyorum arkadaş. Hatta şu an yazmaya üşendiğim bissürü üşengeçliğimi yazmadım bile.
Azcık da siz anlatın ben dinliyim, çok yoruldum bak şu an.

Oldu o zaman müsait bi zamanda yine görüşelim.

Elbise: Ben çizdim, Ertan abi dikti(terzilerin en fıkralardan çıkıp gelmişi)
Kemer: Mango
Ayakkabı: ALDO
Çanta: Nine West
Etiketler: , , , , , , ,

Sezarın hakkını sezara verelim.



Her "yiğidi öldür ama hakkını ver" temalı muhabbette Sezarın hakkını Sezara vermek lazım diye söylenir.
Bi kere neden Sezar? Onun ne hakkı varmış da ona veriyoruz. O zaman diğerlerinin haklarını da diğerlerine vermek gerekmez mi falan filan diye uzar gider bu.
Bilirsiniz lüzumsuz işleri araştırmak konusunda üstüme yoktur. Geçen gün kafama takıldı. Dedim niye yiğidi öldür hakkını ver demek yerine ille de sezar diyo bu millet. Bi atalarımıza soriyim, bi gelmişimizi geçmişimizi deşiyim dedim.
Ne sonuç çıkardım dersiniz?
Sezar, hepimizin bildigi "sen de mi Brütüs"teki Sezar değil. Julius Sezar'dan sonra Roma imparatorluğunun başına gelen tüm imparatorların adının başına bir ön ad olarak koyulmuş Sezar. Yani bu sezar, o dönemin imparatoru kimse o kişi.
Peki neden söylenmiş bu söz?
Bakın dikkat ettiyseniz bütün detaylarıyla anlatıyorumki, bigün eş dost arasında birisi yersiz bi şekilde bu cümleyi kullanırsa çaaat diye yapıştırın lafınızı "o Sezar senin bildiğin sezar değil" diye. Ebelek ebelek bakmaya devam eden gözler görüyosanız karşınızda, devam edin anlatmaya:
Zamanında Sezar'la İsa peygamberi birbirine düşürmek, din ve devleti karşı karşıya getirmek için bazı aklı sivri arkadaşlar İsa'nın karşısına çıkar. Aklı sıra adamın kafasını  karıştırıp, biraz da gaza getirip, Sezar'a karşı laf etmesini sağlayacaklar ya, "siz adil adamsınız, kimsenin hakkı kimsede kalsın istemezsiniz öğretmenim. Biz bu Sezara eşşek yüküyle para veriyoruz(vergi babında), sizce bu dine uygun mudur?" diye sorarlar. Muhtemelen de içlerinden "ahanda bu kez tongaya düşürdük, kesin ters bişey söyliycek" derler. Ne de olsa uzun zamandır bu tuzak için çalışıyolar.
İsa işin içinde bi üçkağıt olduğunu hemen anlar. Bebeler kimle oyun oynadıklarının farkında değildir:)
"İki yüzlüler. Madem siz buraya benden laf almaya geldiniz, ben sizi çok bekletmiyim. Bana bir dinar verin de sorunuzu cevaplayayım" der. Bitanesi çıkarır cebinden uzatır parayı.
İsa parayı havaya kaldırır ve sorar "Kimin resmini görüyosunuz bu paranın üstünde?"
Ebelek suratlı bebeler ve onları izleyen halk hep birlikte cevaplar: Sezaaaaar.
Ve işte o zaman, benim de neden bu kadar önemli bi sözmüş gibi yüceltildiğini anlayamadığım lafını eder İsa.
"Sezar'ın hakkını Sezar'a, tanrının hakkını tanrıya verin."

Aslında benim burdan anladığım ve İsa'nın da esas kastettiği nokta olduğu söylenen şey: adil olmak. 
Dünya işleriyle ilgilenen kişi Sezar, o yüzden onun hakkını ona ver, vergilerini öde. Tanrının zaten parayla pulla işi olmaz.
Burda aslında taaa ilkokulda öğrendiğimiz kesirli sayılara bir ince dokunuş hissediyorum ben. 
Paydayı sabitliyceksin, payı iyi hesap ederek dağıtacaksın.


















Peki konu buraya nasıl geldi onu da kısaca özetliyim.
Bazı yerler sanki diğerlerinden daha torpilli gibi. Kimisi bozkır ve çorak topraklardan ibaretken, kimisinin her yerinden yeşillik deniz güneş kum aklına gelebilecek bütün güzellikler fışkırmakta. 
Ankara'yla Alaçatı'yı karşılaştırdığım zaman bu işte ciddi bi adaletsizlik olduğunu düşünüyorum şahsen. Paylarda sıkıntı var. Sezar'ın hakkı tam olarak sezara verilmemiş gibi sanki.


Bluz: Oxxo
Şort: H&M
Sandalet: Zara
Çanta: ALDO
Kösele bileklik: Alaçatıdaki takıcı teyzenin tezgahından
Etiketler: , , , , , , , , , , , , , , , ,
 
Webdeyakala | İletişim | Sitemap
Destek : Film izle | İletişim | Sitemap Telif Hakkı © 2013. film izle online film izle - Tüm Hakkları Saklıdır.. Sitemizde yer alan tüm videolar, kaynak kodları ile video paylaşım sitelerinden alınmaktadır. Telif hakları sorumluluğu bu sitelere aittir videoların hiç biri sunucularımızda yüklü değildir. Hak sahiplerinin iletişim adresimizden talep etmesi halinde UYAR-KALDIR yöntemi işletilerek, istenen içerik iki iş günü içerisinde siteden kaldırılır.