En sevdiğim mevsimdir yaz. Bütün bir kış boyunca donan totoların ziyadesiyle ısınmasından mıdır, böyle tiril tiril gezmeye başladığımızdan mıdır, yoksa kavun karpuz çilek veeee erik mevsimi olduğundan mıdır bilmem bi başka severim yazı.
Ama bu postun yukardakilerle aslında en ufak bir alakası yok. Sadece "sona kalan dona kalır" durumunun bir örneğiydi.
Sen git buluş o güzelim insanlarla, saatlerce ye iç konuş ve yarıla yarıla gül, etraftakilerin "bunlar manyak mı ne? birsürü insan bi araya gelmiş neden birbirlerinin fotoğrafını çekiyoki? birine makineyi verip -pardon bi zahmet bizi çekebilir misiniz? demek akıllarına mı gelmiyo?" şeklindeki düşüncelerine aldırmadan fotoğraf çek, ondan sonra da ha yazdım ha yazıcam derken bu türlü yazama. Yemiyenin malını yerler demiş babannem, hakkaten öyle. Herkes yazmış, döktürmüş. Şunu şunu yaptık, aman efendim pek eğlenceliydi, nası güldük nası güldük anlatamam diye. Baktım herşeyden bahsedilmiş (Funda'nın, Zülal'in, Kubilay'ın, Ahmet'in veeeeee şahane misafirimiz Boom'un yazıları), ben de kavun karpuzdan filan bahsediyim dedim. Sonuçta mevsimi gelmiş, sabah akşam bütün yemek masalarında olmazsa olmaz meyvelerimiz, bide üstüne bütün gün masa başında oturduğumuz için mecazi anlamda kavun karpuzla çağrışım yapıyor olmamız da yeterli bi sebep.
Ama bi yerde tıkanıyo tabi insan. Bi yerlere bağlamak gerekiyo konuyu. Güzel bir nedene bağlama sanatı vardı, Hüsn-i Talil, bildin mi? Öyle geldi aklıma.
Toparlıyorum şu an.
O gün incecik belli, kocaman kocaman gülücükleri olan, içinin güzelliği dışına yansımış, Ankara'nın havasını uzun yıllar soluduğundan olsa gerek bi hemşeri sıcaklığıyla hepimizin içini ısıtan güzeller güzeli Boom burda, tam da yanıbaşımızdaydı. Sosyal medyadaki kuş gibi bıcırdayışının aslında hakiki olduğunu, bizim gibi konuşan yiyen içen normal biri ( :) ) olduğunu ve alçakgönüllülüğünü canlı canlı gördük. Misal şu gülüş.
Sonra mesela hayatımda ilk kez uçak yapan biriyle tanıştım, hatta kendisi sosyalmedyada da uçak yapmasıyla tanınıyo:) Gerçi henüz kağıttan yaptığı uçak gemisi dışında bi numarasını göremedik ama ilerde bi tur uçağıyla gezdirir bizi diye düşünmekteyiz. Hah tabi bide adı var, Ahmet:)
Sonra birbirinden komik ve keyifli yazılarıyla hepinizin tanıdığı Tuna, nam-ı diğer Modafobik de ordaydı.
Sonra bide bizim hiç değişmeyen Ankara kadromuz var tabiki, medarı iftiharımız Kubilay'ından sarı şekerimiz Zülal'e ve diğer sarı şekerimiz aynı zamanda da canımız ciğerimiz olan Funda'ya kadar :)
En iyisi ben susayım gözlerim konuşsun. Hadi o zaman.
Şimdi biz Ankaraspor olarak, Boom'un yapacağı yeni bir Ankara planının ve akabinde eymirde yapacağımız deliliklerin hayalini kurmaya başladık bile. Arz ederiz ♥
Yorum Gönder