Nolcak benim bu puantiye sevdam bilmiyorum.
İşin komik yanı da bunun genlerimizde bi yerlerde gizlenmiş ve sık sık ortaya çıkıyor olması.
Neden diyceksiniz, akşam kız kardeşin üstünde de pembe tonlarında bol puantiyeli ve pek tabiki de fiyonklu bir cici vardı, ondan kellidirki kanımızda var.
Bugün resmen bi orda bi burda fotograf çektik, vakit yok, acelemiz var, ilgi bekleyen bir blogum var, var da var yani.
Trafoların birer sanat eseri gibi boyanması olayına karşı acaip bi sempatizanlığım var.
Kapısının üstünde "Dikkat! Ölüm tehlikesi" yazmasına ragmen kapısını açıp içine giresim ve içerde oldugunu hayal ettiğim şirin mutfagında mercimek çorbası pişiresim var:)
Ama nedense bugün hiç mi hiç poz veresim yok, enerjim yok. Önümüzdeki günlerde de böyle devam edebilir gibi bir his var içimde.
Cuma günü Trabzon yolları taşlı, geliyor kalem kaşlı..
Yaz olimpiyatları beni bekler, bensiz hiçbişi yapamıyorlar zaar :)
Demem o ki 10 gün kadar buralarda olamayacagım cancaazlarım.
Ama orada fotograf cekecek birilerini bulursam da fena olmaz hani, eş dost arkadaş kim denk gelirse artık :)
Bu iş seyahatinin beni en mutlu eden yanı da, kalacagım otelin bahcesinde 4 yavru kedi oluşu. Yerim ben onnarı tek tek ^.^
E ben gideyim o zaman, dünya beni bekler :)
Yorum Gönder