Bu hatırlatmayı yapmak için illaki meme kanseri haftası olması gerekmiyo sonuçta. Aynı şekilde, doktora gidip bi kontrol yaptırmak için de bi şikayetimizin olması gerekmiyo.. Ama farkında olmadan, 1-31 Ekim tarihlerinin Meme Kanseri Bilinçlendirme Ayı olduğunu bilmeden, bir gün gecikmeli de olsa bu konuya deyinmiş olmaktan mutluyum.
(internetten alıntıdır)
Ben bundan 1 sene önce, diş muayenesi için gittigim klinikte, duvarlarda asılı olan Meme Kanserine Duyarsız Kalmayın temalı afişlerden birinden gaza gelerek hemen dahiliye bölümünden randevu aldım. "Ulan 29 yaşına geldim, bi kere doktora kontrole gitmedim. Hatta onu geçtim, elle nasıl kontrol edilir onu bile bilmiyorum" dedim kendime. Şansıma, diş muayenemden hemen sonra boş yer buldum ve soluğu dahiliye uzmanının yanında aldım.
Doktor önce şikayetimi sordu bana. Bu o kadar alışıldık bir durum olmuşki, şikayeti olmadan birinin muayeneye gelmesine olaganüstü bir durum gibi bakılıyor. Sadece kontrol amaçlı geldigimi, evde kendi kendime de gögsümü dogru bir sekilde kontrol edebilmek istedigimi söyledim. Ve dakka bir gol bir! Doktor elle yaptığı ilk muayenede dogrudan kist buldu! Tabi bu herkeste olacak diye birşey yok. Benim kistim sağolsun biraz fazlaca büyükmüş (5 cm kadar!), o sebeple de hemen farketti doktor. Sonra da hızlıca ultrasona yolladı. Ultrasonda gerekli inceleme yapıldıktan sonra kistin zararsız olduğuna, fibrokist denen ve aslında on kadından belki sekizinde bulunan bir kist olduguna karar verildi. Ama ben bununla da yetinmeyip, içimde en ufak bir şüphe kalmaması için örnek alınmasını ve bu örnek üzerinden o kistin daha detaylı incelenmesini istedim. Biyopsi yapıldı, (bilmeyenler için) göğsüme biraz kalın uçlu bir iğne batırılarak birkaç parça doku örneği alındı. Sonra bu örnekler incelendi ve kistin tamamen zararsız bir kist olduğu, sadece bazı kadınlarda boyutlarının ekstra büyük olabileceği ve benim de o kadınlardan biri olduğum sonucuna varıldı. İşin ilginç yanı, bu fibrokist denen arkadaşların yaşla hiçbir alakası yok. Yani 10 yaşında bir kız çocuğunda bile pek ala 10 cm çapında fibrokist görülebiliyormuş. Önemli olan bunu farketmek ve iyi huylu olup olmadığını en kısa süre içerisinde öğrenmek!
Peki şimdi merak ediyosunuzdur, 5 cm çapında, yani kocaman bir kisti nasıl oldu da farketmedim bunca sene.
Kist denen şeyin top gibi bir parça olduğu düşünülmesin. Mesela benim gögsümdeki, çok ince ama geniş, sanki bir kapak gibi gögsümün üzerini kaplayan bir yapıdaymış. Bu sebeple de dışardan baktığımda hiçbir şekilde farketmem mümkün olmadı.
Doktorum bana "iyiki de bu kisti bulduk sende. Artık düzenli olarak kontrol yaptıracaksın bu vesileyle. Keşke bütün kadınlar bu bilince varabilse" demişti. Hakkaten de dedigi gibi oldu. Herşeyin yolunda gitmesi, kistin zararsız çıkması ve doktorumun beni sonsuz desteklemesi ve bilgilendirmesi neticesinde düzenli olarak 6 ayda bir kontrollerine giden ve etrafındaki tüm kadınları da bu konuda bilinçlendirip muayeneye gitmeye teşvik eden bir karaktere dönüştüm:)
Ha sonra ne oldu. Vücudunda zararsız bile olsa kocaman bir cismin varlığından rahatsız olan ben, soluğu yine doktorumun yanında aldım. O her ne kadar "sen düzenli olarak kontrollere gel, herhangi bir büyüme olmadığı sürece bu kist için seni kesinlikle ameliyat etmem, durduk yere seni bıçak altına yatırmam" dese de, ben rahat edemedim. Sinek küçük ama mide bulandırır hesabı, ameliyatla alınmasına karar verdim. Tabi bütün randevularımda ve aldığım kararlarda yanımda Erman'ın oluşu, bana her konuda destek olması ve rahatlatıcı konuşmalarıyla bana verdiği huzuru da göz ardı edemem ❤
Doktorumu zar zor ikna ederek (evet, böyle de bir insandı! adam resmen benim ısrarlarımla beni ameliyat etti) ameliyat için tarih belirledik. Bu sefer de estetik kaygılar yaşamaya başladım "ya ameliyattan sonra iz kalırsa" diye. Allah korusun, sonuçta göğsümüzü aldırmıyoruz. Etrafımızdaki büyüklerden biliyorum, dört kişiden biri ameliyatla kist aldırmış. Ama yine de insan "ya iz kalırsa" diye dert ediyo işte. Duyan da üstsüz
güneşleniyorum sanır:P
Sonuç olarak, kendi kendine eriyen gizli dikiş atıldığı için dışardan kesinlikle iz bırakmayan bir ameliyat geçirdim ve doktorumun da dediği gibi ameliyattan 1 ay sonra eser kalmamıştı izden! Bide üstüne kocaman bir et parçasından kurtulmuş oldum:) Şimdi ise düzenli olarak 6 ayda bir, yani her kadının yapması gerektiği gibi kontrole gidiyorum. Bu kadar kolay aslında!
Peki bütün bunları durup dururken neden sizlerle paylaşma gereği duydum? Neden geçen sene bunları yaşadığımda değil de şimdi anlatma ihtiyacı hissettim?
Bugün nette bir araştırma yaparken çok alakasız bir şekilde kendimi aşağıdaki sitede buldum.
Evli ve mutlu bir çift. Sonra hayatlarına meme kanseri girmiş.. Adam, eşinin kansere yakalandıktan sonra fotoğraflarını çekmiş ve yaşadığı evreleri bize adım adım göstermiş.. Fotoğraflara bakarken içim parçalandı, yutkunamadım, gözyaşlarım dondu gözümde (bıraksam şakır şakır ağlarım aslında ama ofisteydim o sırada..) ve sırf bu yüzden bu konuya dikkat çekmek için yaşadıklarımı sizle paylaşmak istedim.
Kanserin nasıl bir lanet olduğunu az çok hepimiz biliyoruz. Kimimiz yakın çevresinden, kimimiz televizyondan yada kulaktan dolma haberlerle bi şekilde bu illetten haberdar. Bütün bunlardan haberdar olup, bir parça da olsa kendi çapımızda önlem almak çok zor olmasa gerek.
Hiçbir kadın, hiçbir eş yada aile bunları yaşamak zorunda değil. Belki tam çözüm değil ama, çözüme giden yolda gereken adımı atmak tamamen bizim elimizde.
Meme kanserinin tedavi edilebilir ve önlenebilir bir hastalık olduğunu bilelim. Ve lütfen, şikayetimiz olmasını beklemeden, hadi altı ayı geçtim senede bir kere bile olsa gidip doktor kontrolünden geçelim.
Dipnot: canınızı sıktıysam yada kafanızı şişirdiysem kusura bakmayın. Bu konuya dikkat çekmek için yapabileceğim ve elimden gelen tek şey buydu, onu yaptım;)
Yorum Gönder