Bazen derin bi nefes almak ve puffffff diye bırakmak lazım.
Acaba bugün ne pişirsem yada offf yarın yine iş var diye düşünmeden.
Alıp eline balonu, sanki balonun oynanabilen bişey olduğuna henüz aklı ermiş 2 yaşındaki çocuk gibi çıldırmak lazım.
Yada yerde bulduğun ilk dalı alıp suya çıpçıp batırmak ve balıkları rahatsız etmek, suyun üstüne çıktıklarını görünce de inanılmaz bi hazla anlamsızca gülmek lazım.
Gördüğün bütün sazlıkları bir eğlence aracına çevirmek ve sırf poz verebilmek için çalı çırpının arasına çamura battığını düşünmeden dalmak lazım:)
Bazen de orjinallik kaygısı taşımadan, göğsünü gere gere orjinali ti'ye almak lazım:)
Basıp geçtiğimiz zeminin şahaneliğinde kaybolmak,
günbatımında, kendini bahar sanan bir kış akşamında, soğuktan uyuşmuş parmaklarını ovuştururken bi yandan da "ne iyi ettik de geldik diimi" diye yaptığın şeyin güzelliğine kendini de inandırmak lazım:)
böyle Yılmaz Erdoğan tadında devam edicem sandınız diimi:P
Günün aslında nasıl geçtiği kısmına geliyim mi? :)
Günlerden pazar, hava güzel, e Ankara'da da Eymir gölünden başka gidecek bi yer yok. O zaman ne duruyoruz, gidelim dedik.
Önce havanın güzelliğine aldanıp montumu arabada bırakarak ilerleyen saatlerde farkedeceğim ilk hatamı yaptım!
Sonra belki balık gelir diye suya çomak daldırmalarım sonucu üstüm başım çamur oldu!
Daha duuuuur..
Allahım yerlerde ne güzel kozalaklar var, yoksa o minnak otlar maydanoz mu filan diye merakla kendimi kırlara bırakmamla ne dışkısı olduğunu hala bilmediğim ve bilmek de istemediğim bişeye basmam bir oldu!
Neyseki sonra bi balon gördük yerde, o hepsini unutturdu :)
Fake Chanel Sweat: choies.com
Jean: Colins
Mont: Zara
Güneş gözlüğü: Zerouv
Çanta: CK
Ayakkabı: Lacoste
Yorum Gönder