Bu kız da konuşcak bişey bulamadıkça kendinden bahsediyo diyceksiniz, hatta çoktan demiş olanlarınız bile vardır aranızda. Ama yapcak bişey yok, bu kız böyle yazmaktan keyif alıyo. Bişey anlatacaksa ille de kendinden örnek vermesi gerekiyo. Bakın burda yapılmışı var hesabı. Sizin için de bi çeşit uygulamalı örnek oluyo aslında fena mı.
Misal bugünün konusu kaşınmak. Daha doğrusu iyileşen yaranın kaşınması olarak bünyelerimizde cereyan eden ve engel olamadığımız bir illet!
Yaranın olduğu bölgede yeni hücre yapılanması sebebiyle oluşan bi durum aslında özetle. Gönül isterdiki buraya latince bişeyler yazıp bizim artist tıpçılar gibi yapiyim:) Ama benim esas sevdiğim şey zaten ali ata bak seviyesinde dümdüz anlatmak herşeyi.
Hani böyle tatlı tatlı kaşınır ya, sargıyı çıkarıp hatır hutur kaşımak istersin. İşte o süreç yara için iyileşme süreciyken, senin için ordaki yarayı hatırlamama, "ben aslında kaşınmıyorum hiç, benim yaralarım kaşınmadan iyileşir genelde" şeklindeki telkinlerle yaranın kaşındığını inkar etme sürecidir!
Doğrudan kaşırsak yaraya zarar vereceğimizi de biliriz, o yüzden de kaşımak yerine kendimizce takdikler geliştiririz kaşıntıyı minimuma indirmek için. Misal yaranın üzerine pıt pıt vurmak, yaranın etrafını mıncıklayıp bir acı ortamı yaratarak kaşıntıyı arkaplanda bırakmak gibi. Bunlar benim naçizane fikirlerim tabi, eminim sizde de çok yaratıcı çözümler vardır:)
Hele bide o yaranın kabuğunu attıktan sonraki bölgesel ferahlama, üstünden bi yük kalkmışlık hissi, adeta mentollü şeker etkisi yaratır bünyede. O yüzden de bi an önce o kabuk ordan gitmeli, gereği yapılmalıdır.
Her türlü tırnaklama, elle tutup çekmeye çalışma, henüz etle bağlantısı kopmamış kısmın kanaması ve yeni yeni kabukların bağlanması gibi olaylar birbirini takip eder bu süreçte.
Mesela hayvanların, hani fikirsel eylemleri olmaması sebebiyle, bu süreci kolayca atlatmaları için kafalarına ters hunimsi bişey takılır(ben ona kısaca abajur diyorum). Böylece adeta birer zeka abidesi olan biz insanların yukarda yaptığı çalışmaların hiçbirini yapamadan kısacık zamanda iyileşiverir yaraları. Bütün aferinler onların o çaresiz sevimli-yaralı halleri için gelsin bu arada:)
Herhangi bir sonuca bağlanmamış olan bu yazımı, bol yaralı ve yara kabuklu bir post olması sebebiyle, Vizontele'de Rıfat'ın sevgilisi Asiye'ye yara kabuğunu hatıra olarak verdiği şu acıklı sahneyle bitiriyorum elma şekerlerim.
Yine çok önemli bi dipnot: Yazılarımla fotoğraflarımın içeriğini mümkün olduğunca uyumlu tutmaya çalışıyorumki ulan amma alakasız yazıyo bu hatun demeyin:) Ama bu postta yazıyla fotoğraflar arasında alaka kurana kadar bildiğin ter attım. Sonra buldum!
Bugünün rengi, aynı zamanda yara kabuğu rengi olan Bordo :) Bu kez teğet geçmiş olabilirim, kabul:P
Oldu o zaman.
Jean & Puantiyeli bluz: H&M
Jean ceket: Mavi
Jean ceket: Mavi
Kazak: Markafoni'den
Bot: Zara
Çanta: Fabrika
Kolye: H&M
Saat: Emporio Armani
Yorum Gönder