9 Eylül 2012 Pazar

Yaz bitti herkes dağılabilir.



Yaprakların iyice kızardığı, soğukların abartıp yorgana sardırdığı, güneşin de formaliteden ısıttığı şu günlerde içimden bişeyler yazmak gelmemesini oldukça normal buluyorum ben. Ya siz?
Çünkü sizin o 4-5 ay dediğiniz yaz mevsimini biz allahın ankarasında sadece bir ay yaşıyoruz. Zart diye geliyo, meseleyi zort diye çözüp gidiyo arkadaş. Bi bakıyoruzki yüzümüzde malak bi ifade, üstümüzde kazaklarımız ve ayağımızda çoraplarımızla onu uğurluyoruz.
E sen ne ara gelmiştin de gidiyosunki?
Saç kurutma makinelerini banyo sonrası ısınma aracı olarak kullandığımız günler çok yakın. Aynı şekilde banyoların yanık saç kokusuna maruz kalma günleri de.
Üç günlük tatilde bir senelik güneşi sömürüp, şekilden şekle girerek yakmaya çalıştığın bütün vücudunun patates gibi soyulacağı ve ekim gelmeden taze kabağa bağlayacağın günler de kapıda.

Tamam yaaa öyle hemen üzülme. Sonbahar ve kış da fena değildir. 
Herkes alabildiği kadar Akasya durağı almış ve Doktorlar sayesinde kendi ameliyatını kendi yapabileceği seviyeye gelmiştir. Artık tatildeki bütün saçma sapan diziler(Muhteşem yüzyıl hariç:P) yeni yayın dönemine girebilirdir. 

Yapraklar kızarır, ki kızaran yapraklar biz bloggerların temel yapıtaşlarından biridir:) Fonda onlar varken daha bi güvendeyizdir. Kızarmış yaprağa basıp da ayakkabısının fotoğrafını çekmeyen blogger bizden değildir, o derece.
Sonra bunun karı var kışı var. Çatlayana kadar yiyip, şiştiğini belli etmeyecek kadar kat kat kıyafet giyilebilir olması da cabası. 

Buz pistine dönen ankara sokaklarıyla aramı iyi tuttuğum ve kar maskemi taktığım sürece kıştan bile zevk alabilirim nerdeyse. Allahım nası mutluyum!













Hadi bana yumuşak, mis kokulu, sıcacık sebepler söyleyin yazın gidişine sevinmem için. E hadiiii bekliyorum -.-

Bluz: Twist
Şort: Stradivarius
Ceket: Mango
Çanta: H&M

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder