Hani bazen bişeyini kaybedersin, ara tara tırım tırıs yok, bulamazsın hiçbir yerde.
"Ya ben bunu buraya koymuştum, adım gibi eminim. Mümkün değil başka bi yerde olamaz."
Olamaz tabi.
Aradığın şey eğerki güneş gözlüğüyse genelde kafanın tepesinde duruyodur ve sen mal gibi saatlerce ararsın onu.
Yada dizi reklama girdi diye başka kanal açmışsındır. Sonra gel zaman git zaman dizi başlar, sen tekrar o kanalı açmak istersin. Ama bi saniye! Kumanda sanki yer yarılmış da içine girmiş. Aman allahım o ne büyük kabustur. Sen üstüne oturduğun yada koltuk minderinin kenarına sıkışmış olan kumandayı ararken kimbilir Fatmagül'e kaç kişi daha tecavüz etmiştir, Hürrem kaç çocuk daha doğurmuştur..
Yada dizi reklama girdi diye başka kanal açmışsındır. Sonra gel zaman git zaman dizi başlar, sen tekrar o kanalı açmak istersin. Ama bi saniye! Kumanda sanki yer yarılmış da içine girmiş. Aman allahım o ne büyük kabustur. Sen üstüne oturduğun yada koltuk minderinin kenarına sıkışmış olan kumandayı ararken kimbilir Fatmagül'e kaç kişi daha tecavüz etmiştir, Hürrem kaç çocuk daha doğurmuştur..
Sabah apar topar evden çıkarken son dakkada araba anahtarını arama sendromu vardır bide. İşte biz genelde o anahtarı bulmaya çalışırken hep içimizden "ulan şu anahtarı da keşke çaldırarak bulabilsek telefon gibi. Ne yani o kadar şey yapıyolar da bi anahtara alarm idüğü mü koyamayacaklar. Bence kesin yapılır böyle bişiy." şeklinde dahiyane fikirler üretir, hatta kendi çapımızda bu ürünün patentini bile alırız. Ne paralar kazanırız falan filan.
Benim girizgahlar niyeyse hep böyle uzun oluyo bu aralar. Bi türlü esas anlatcağım konuya giremiyorum. Heycanı arttırmak için mi yoksa konuşmayı çok sevdiğim için mi - ki bu ikinci kısmın ağır basıyo olması kuvvetle muhtemel, nedendir bilmiyorum.
Hani bi söz vardır. Allah sevdiği kuluna eşeğini önce kaybettirir, sonra buldururmuş. Benimki de o hesap, aşırı sevildiğimden olsa gerek, sürekli bişeyler kaybeder, mütemadiyen onları arar, sonra da en alakasız yerlerde bulurum o aradığım her neyse. Sanki kaybettirip bulma gibi değil de daha ziyade şeytan aldı götürdü, sonra satamayınca geri getirdi gibi bi durum.
Sonuç olarak kaybedince değerini daha iyi anlıyosun. Sen bi yandan "hey gidi ben onla neler yapardım neler, az işime yaramıyodu" diye saçlarını yolarken, iç sesin hala arka planda "bence artık herşeye alarm koyulmalı, çaldırınca nerde olduğu anlaşılmalı" diye patentsel girişimler peşinde koşmaktadır.
Bikaç gün önce tam da böyle bir kaybetmeler, sonradan bulmalar ve pişman olup değerini anlamalar durumu yaşadım.

Ankara-Samsun otobüsünde, arka koltuktaki türkücü amcanın telefon konuşmaları eşliğinde yolculuğumu yaparken Erman aradı.
Püre evde yok! dedi.
Ben herzamanki sakinliğimle,normalde sakin değilimdir ama pürenin saklambaç canavarı olduğunu bildiğim için kafam rahat tabi: "Kesin bi deliğe girmiş, senin onu bulmanı bekliyodur" dedim. Aradan yarım saat geçti, Erman yine aradı:
"Püre evde yoook!" Bu kez biraz daha değişik ve hem sinirli hem aglamaklı bi sesle, 13. kattan aşağı düşme ihtimalini düşünüp balkondan aşağı bile bakmış bir tavırla konuşuyodu.
Bu arada benim dolabımda püreyi ararken, aylardır kayıp olan ve başka birinin yolda alıp götürdüğünü düşündüğüm, alanın gözünde paralansın dedirtecek kadar çok sevdiğim gözlüğümü bulmuştu. Tabi onun sevincini daha sonra doya doya yaşayacaktım nası olsa. Konumuz benim patates çuvalı tızımdı. Kayıptı. Evde olsa çoktan çıkardı bi yerlerden.
Bu arada benim dolabımda püreyi ararken, aylardır kayıp olan ve başka birinin yolda alıp götürdüğünü düşündüğüm, alanın gözünde paralansın dedirtecek kadar çok sevdiğim gözlüğümü bulmuştu. Tabi onun sevincini daha sonra doya doya yaşayacaktım nası olsa. Konumuz benim patates çuvalı tızımdı. Kayıptı. Evde olsa çoktan çıkardı bi yerlerden.
Bu sırada bizim otobüs giderek samsuna yaklaşıyo, telefonumun şarjı %5'ten gıdım gıdım azalıyodu. İşte bu kısımda herzaman yanımda taşıdığım ve acil durumlarda telefonu şarj etmek için bile kullandığım laptopumun kıymetini daha iyi anladım. Ona daha fazla değer vermem gerektiğini, klavyesini temiz tutup, tuşlarını hunharca kullanmamam gerektiğini anladım. Ama konumuz bu değildi. Tızım hala dışarda bi yerlerdeydi. Komşular apartmanın içinde kediye benzer bişeyin gezdiğini söylemişti güvenliğe.
Arka planda hala çalışmakta olan bilinçaltı, "acaba kedilerde nasıl bi alarm sistemi yapılabilir, çaldırarak yerlerini tespit edebileceğimiz bi altyapıyı kurmak çok mu zordur" gibi aşırı doz heyecan ve üzüntüden dolayı saçma sapan fikirler üretmekte uzay olma yolunda ilerliyodu.
Ağlamaktan japon balığına dönmüş gözlerle, bi yandan şarjımın bitmemesi için pil duası ederken, diğer yandan Erman'dan "buldum, işte burdaymış" haberi bekliyor, bi yandan da "ulan o gözlüğün benim pijamalarımın arasında ne işi vardı yaa" diye gözlüğün oraya nasıl girdiğini anlamaya çalışıyodum. Bu sırada bütün otobüs ahalisinin Püre için tek yürek olduğunu ve arkamdaki teyzenin bile onun bulunması için dua ettiğini söylememe gerek yok sanırım.
Şarjım tam %2deyken Erman aradı ve "Buldum tızı!" dedi. Tabi o buldum dedikten sonra püreyi 14. katın yangın merdiveninin tam ucundan aşağı indirip, sakinleştirip, eve götürdüğü 2,5 saatlik mücadelenin detayına girmiyorum bile.




Onlar ermiş muradına sevgili okur. Peki burdan hangi sonucu çıkarıyoruz?
Püre'ye aşırı bağlanmışız, onun başına bişey gelirse kafayı yiyebilirmişiz.
Gözlüğüm aslında evdeymiş ve meğersem pijama giydiğim zamanlar takıyomuşum ben onu, haberim yokmuş.
Sahip olduğumuz herşeyin kıymetini bilmek lazımmış.
Kaybolan anahtarlar ve tv kumandaları için alarm sistemi yapılmalıymış. Bu arada aranızda bu sistemi yapan biri olursa komisyonumu alırım bak onu söyliyim de sonra yok efendim şöyledir de böyledir olmasın.
Olduuuu o zaman. Çok açmışım arayı bak görüyo musun, resmen hamlamışım.
Elbise: H&M
Ayakkabı: Nine West
Gözlük: Marc By Marc Jacobs - evet o kaybolan gözlüğüm, hani şu pijamalarımın arasından çıkan! hala kafam takık, o gözlük oraya nasıl girdi??!?
Çanta: H&M (fındamın hediyesi ♥ )
Kolye: Koton
Bileklikler: Aldo, kokoş kelebegimin hediyesi:)
Olduuuu o zaman. Çok açmışım arayı bak görüyo musun, resmen hamlamışım.
Elbise: H&M
Ayakkabı: Nine West
Gözlük: Marc By Marc Jacobs - evet o kaybolan gözlüğüm, hani şu pijamalarımın arasından çıkan! hala kafam takık, o gözlük oraya nasıl girdi??!?
Çanta: H&M (fındamın hediyesi ♥ )
Kolye: Koton
Bileklikler: Aldo, kokoş kelebegimin hediyesi:)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder