Webdeyakala | İletişim | Sitemap Temmuz 2012 - NyksGame | Online Oyun Hileleri - Metin2 - Point Blank - WolfTeam

Palmiye





  




Aslında sizin bildiğiniz gibi değil o. Yani palmiyeler sadece tropik bölgelerde yetişmez. Palmiyelerin üstüne yapışmış bi lekedir o sadece. En yağışlı en sulak bölgelerde yetiştiği gibi, yeri gelir en çorak en kuruluktan nefes aldırmayacak kadar kurak topraklarda yetişmesini de bilir. Ha bide yaş halkaları yoktur gövdelerinde. Bu da genel kültür olsun.

Aslında onu da diğerleri gibi düşündüğün zaman bi meyve versin, bi gölgesinde yatırıp serinletsin, oturduğumuz yerde diz kapaklarımızın arkasından bileklerimize doğru süzülen terimizi biraz olsun kurutsun isteriz içten içe. Yada ne biliyim iki ağaç arasına ip gerip, kilimi de 2 kat yapıp iplere dolayıp kendi halinde bi salıncak kurasımız gelir. İnsanız neticede, can çekiyo.
Ama palmiye öyle bişey değildir. Bir incir ağacı yada üzüm asması değil belki ama,
bir araya geldiklerinde yarattıkları muhteşem manzaraya ve silüete karşı hayallere dalmak, o hayallerin içine bi parça deniz, biraz güneş, biraz da kum koymak bedavadır. 
En susuzluktan dilimiz dışarda gezdiğimiz topraklarda bile kafamızda meyve sepeti, üstümüzde yapraklı ve meyveli kıyafetlerle kendimizi bir dalgakıran misali deniz kenarında dalgalara tekme atarken düşünme sebebimizdir. Dileyenler meyve sepetini elinde de taşıyabilir. O konuda rahat olabilirsiniz.

T-shirt: Twist
Jean şort: Zara
Ayakkabı: Tarafımdan kesilmiş Converse
Mekan: Eymir
Etiketler: , , , , , ,

Bağdaş


  








Türk oturuşu olarak da bilinen bi oturuş şeklidir "bağdaş kurma".
Totonuzu yere oldukça sağlam bir şekilde yerleştirdikten sonra, hatta zayıf olan arkadaşlar için kuyruk sokumunun son parçasının içten içe batması şeklinde bünyede baş gösterir, bacaklarımızı kucağımızda toplayıp "eee ne var ne yok" rahatlığında saatlerce oturulabilecek bi pozisyondur.
Bana göre yer sofrasının esas tadı da burdan gelir.
Ama ben her zaman olduğu gibi, bu konuda da biraz tersim. Hatta tersmişim. Çünkü benim hikayem taaa bebekliğime dayanıyo.
Daha kıçımızda bezle mehteran yürüyüşü yapar gibi iki ileri bi geri yürüdüğümüz zamanlarda, henüz akranlarım oturduğu yere totosunu sabitlemeyi yeni öğrenirken, ben yukardaki gibi kurbağa otururmuşum.
Bağdaşın tam tersi. Toto mutlaka yere değmek suretiyle bacaklar iki yana doğru açılır. 
Her yiğidin harcı olmayan bu oturuş, benim adeta yaşayış şeklim, hayat felsefem gibidir. 
Küçükken alışmazsan büyüyünce tövbe yapamazsın bu hareketi. Kemiklerin katır kutur eder, toton yere tam değmez, bacaklarını tam açamazsın filan. Bence hiç gaza gelip uğraşma, yapamazsın :)
Böyle oyun oynarken yada türlü yaramazlıklar için haince planlar yaparken yerde bu şekil oturan bebekleri görünce ister istemez bi gururlanıyorum.
Tıpkı annesinin verdiği yemeği ille de sol eliyle tutmaya çalışan, kardeşinin gözüne sol parmagını sokan, sol eliyle resim kitabını boyamaya çalışan çocukları gördüğümde verdiğim tepki gibi.
Ben sol elimle tutmaya çalıştıkça rahmetli dedem sağ elime tutturmuş oyuncağı, ben sol elimle çatala uzanmaya çalıştıkça sol elimi pijamamın altına sokup mecburen sağ elimi kullandırmaya çalıştırırmış yine aynı dedem.
Çok sağ sol mevzularına girmiş gibi olmasın ama, iyiki de öyle yapmış diyorum.
Tamam evet, beynin hangi tarafını kullanmak istiyosa o tarafı kullan, bunun sağı solu, günahı sevabı mı olurmuş!
Ama söyler misiniz sağ sol demeden her iki elini de kullanabilen, bilek güreşinde iki eliyle de oldukça başarılı sonuçlar elde eden, yazı yazmak makas kullanmak ve dikiş yapmak gibi ince işleri sol eliyle yapanlardan kim kaldıki şu dünyada ^_^
Bence siz de arada çocuklarınızda deneyin, olumlu sonuçlar vereceğine ben bizzat o çocuklardan biri olarak kefilim :)
Hadi bakalım.

Elbise: Mango
Sandalet: Promod
Gözlük: Marc By Marc Jacobs
Mekan: Marmaris Aşıklar Yolu (tevekkeli değil, biz buranın adını bilmeden kendisine aşık olmuş ve kalbimizin bi kısmını orda bırakmıştık tekrar gelmek için bahanemiz olsun diye)
Etiketler: , , , , , , , , ,

Güneşin çiçeği







  


Yıllarca ayçiçeğiyle ayçekirdeğini farklı iki şey olarak bildim. O yüzden de ne zaman bi ayçiçeği tarlası görsem acaba ayçekirdeği tarlası mı desem yoksa "ayy ne güzel ayçiçeği tarlası" mı desem bilemedim, hep sevincim içimde hevesim kursağımda kaldı. Ben gösterene kadar da çoktan geçtik o tarlaları her defasında. 
Kıyamam kız, öyle de doğrucu davutumdur. Sanki patates tarlası desem bakmiycaklar gibi.

Ayçiçek yağı dediğin şey yemeğe pastaya böreğe katılır neticede. 
Yani kabaca düşününce hiç de o film izlerken yada bi bankta oturup deniz kenarında yürüyüş yapan milleti keserken çitlediğin çekirdekle alakası yok.
Gel görki sayın seyirci, ayçekirdeğinin yağıyla elde edilen şeye denirmiş ayçiçek yağı. Hala karışık gelmiyo mu size de?
Büyüyünce (bundan 1-2 sene önce) bunların ikisinin de aynı şey olduğunu öğrendim.
İşte o gün bugündür merak ettiğim başka bişey var.
Neden bu muhteşem şeyler bütün gün boyun fıtığı olana kadar güneşi takip etmesine rağmen adı ayçiçeği olmuş? Kim, hangi akla hizmet etmek amacıyla böyle bi isimlendirme yapmış? Yoksa bu isimlendirmeyi yapanlarla hanım göbeği tatlısını uyduranlar aynı kabileden mi? 
Bilen beri gelsin, alnından öpçem.

Şort, T-shirt: H&M
Sandalet: Promod
Şapka: Mudo
Mekan: Muğla-Denizli yolunda bi tarla :)
Etiketler: , , , , , , , , , , ,

Karabasma iz olur.


Bazen konuşcak çok şeyim oluyo ama yazsam saçma geliyo. Bazen deli gibi yazasım geliyo, trafigin ortasında oluyorum. Vel hasılı kelam, şu an anlatacağım şeyi unuttum ve hatırlamaya çalışıyorum. O sırada da sizi oyalıyorum.
Belki aklıma gelir diye koşa koşa tuvalete gittim, o da yemedi.
Bu aralar aklımda fikrimde (burdan Mustafa Keser'e selam olsun) tatil dışındaki tek şey gece beni yannız bırakmayan, adeta tepemde dikilen ve uyuyup uyumadığımı kontrol edip ona göre harekete geçen kabuslarım!
Halk arasında karabasan olarak tabir ettiğimiz fakat daha ziyade camış gibi yemek yeme neticesinde bünyede baş gösteren ve sırtını yatağa koyduğun an tüm yediklerinin ağzına gelmesi suretiyle boğulma noktasına getirten bi çeşit kitlesel imha aracı.
Böyle uykunun ortasında uyanıyosun, ki aslında uyandığını sanıyosun sadece. Öyle boktan, öyle karışık bi ruh hali. Sanki üstünden tır geçmiş de tam kaburgalarının üstünden geçerken lastiği patlayıp orda durmuş gibi bi ağırlık. Yerinden bile oynayamıyosunki nerde kaldı kolunla üstündeki tırı kenara itmek yada yanında horul horul uyumakta olan koca modelini uyandırmak. 
Neyseki sen bağırdığını zannederken bi takım baykuşumsu sesler çıkarıyosun da ordan anlaşılıyo nasıl bi maceranın ortasında olduğun.
"Tamam canım, sakin ol, bak burdayım ben, sadece kıytırık bi rüyaydı." şeklinde bi takım telkinlerle ayıltılıyosun. Zaten rüya olmasaydı üstümdeki tırı kesin kaldırıp kenara fırlatırdın, evet.
Uyandıktan sonrası daha fena. Gecenin bi yarısı, evdeki bütün nesnelerin durduğu yerde çatırdadığı, parkelerin esnemekten çatladığı, balkon kapılarının en umarsızca gıcırdadığı, yani özetle en korkunç malzemelerin birarada olduğu zamanda uyanıksın.
Gel de uyu şimdi.












Ben küçükken koyun saymazdım uyumak için. Benim de kendime has bi tarzım vardı sonuçta. Ben çizik atardım her saniye için. Aradan bikaç dakika geçtiğinde göz kapağımın önü trt gece kuşağı gibi bol çizgili bi hal alırdı. Hatta öyle çizerdimki gözlerimi açtığımda bile çizgiler gözümün önünde dururdu. Öyle de bi hayal dünyasından geldim.
Yannız hala ne anlatcağımı hatırlayamadım.
Oldu o zaman, yine uğrarım ben.

Elbise: Colins
Ayakkabı: Nine West
Bileklikler: H&M
Etiketler: , , , , , , , , , , ,

Yine mi çiçek














Mesela benim diğer hem cinslerimde olduğu gibi aman da çiçek yetiştiriyim, balkonum dolsun taşsın bitkiyle gibi şeylerde pek gözüm ve aklım yoktur. Başkalarının balkonlarında yada pencere kenarlarında görüp, delice heveslenip, eve gelince hepsini unutanlardanım ben. Belki de 13. katta balkondan dışarıya saksı sarkıtma imkanım olmadığı için de kendimi frenliyo olabilirim biraz.
Küçükken hep dibimde muhabbeti geçerdi, yattığın odada bitki olursa ölürmüşsün. Yani öyle nefesin kesilir, ne biliyim beynine giden oksijen miktarı azalır filan değil, direk ölürmüşsün. Öyle kalmış aklımda. 
O gün bugündür, ki ben üniversite için evden ayrılana kadar adeta seradan bozma bi evde yaşadım, benki annesi çiçeklerini kızlarım bebeklerim diye seven bi kadının evladıyım, çiçek yetiştirme konusunda çok temkinliyimdir. Salonumda bitane adını cinsini bilmediğim bi bitkim var, böyle tel tel yaprakları olan diyim siz de durumun ne kadar vahim olduğunu anlayın, onla bile zar zor geçiniyoruz. 
Allahtan haftada bir susayan bi arkadaş kendisi. Yoksa onla da çoktan yollarımızı ayırmıştık.
Ben çiçeği başkasının balkonunda, ben çiçeği damatlığın mendil cebinde, ben çiçeği gömlekte blüzde, ben çiçeği kahvaltı tepsisinde severim. 
Yeteri miktarda hüsni talil yaptığıma göre artık aranızdan ayrılabilirim sanırım.


* Hüsn-i talil: güzel nedene bağlama sanatıdır. Herkes yapamaz:)

Yine görüşelim ama bence.

Jean jort & Çanta: H&M
Bluz: Tiffany
Ayakkabı: Bambi
Bileklikler: H&M, LoveWithoutACause
Mekan: Alaçatı

Etiketler: , , , , , , , ,
 
Webdeyakala | İletişim | Sitemap
Destek : Film izle | İletişim | Sitemap Telif Hakkı © 2013. film izle online film izle - Tüm Hakkları Saklıdır.. Sitemizde yer alan tüm videolar, kaynak kodları ile video paylaşım sitelerinden alınmaktadır. Telif hakları sorumluluğu bu sitelere aittir videoların hiç biri sunucularımızda yüklü değildir. Hak sahiplerinin iletişim adresimizden talep etmesi halinde UYAR-KALDIR yöntemi işletilerek, istenen içerik iki iş günü içerisinde siteden kaldırılır.