Adamın biri Erzurum'da bir cafeye oturmuş ve çay istemiş. Çay gelmiş ama içinde çay kaşığı yok. Adam garsona "pardon beyfendi, burda çay kaşığı göremedim" demiş. Garson oldukça kendinden emin ve küstah bir ifadeyle:
"efendi çay mı içecen çorba mı" demiş.
Şimdi yukardaki fıkrada ana fikrin "kıtlama" olarak tabir edilen, küp şekerin daha bir sıkıştırılmış ve bi parça ısırılıp bi yudum çay içilen versiyonu olduğunu anlayan herkes eminim çok güldü. Çünkü Erzurum'da, hatta doğudaki birçok bölgede çay şekersiz içilir, bu yüzden yanında kaşık da gelmez. Kıtlama getirirler yanında, bi onu ısırırsın bi çay içersin. Öyle bişey.
Peki ben bu konuya nerden geldim? Geçen gün matematik içimizde konulu postumda matematikten hayli bahsetmiş olmamdan kaynaklansa gerek, bazı arkadaşlar diğer derslere de deyinmemi istemiş. Ben de fidomun istediği olsun dedim ve coğrafyayı seçtim. Ama şimdi burda küçük ölçekli kroki çizecek halimiz yok. Benim de aklıma geçen sene kış olimpiyatları vesilesiyle oldukça zaman geçirdiğim Erzurum geldi, onu anlatiyim dedim.
Aslında çoğu zaman çok sıkıcı olarak tabir edeceğimiz bir il olmasına rağmen, yeme-içme anlamında öyle zengin, insanları öyle hoşgörülü ve naifki, hakkaten şaşırıyosunuz. Ulan ben kendi memleketim Samsun'da mahallemizdeki adamda bile bu sıcaklığı görmedim dedim mesela ben kendim (burda ekstra kelime kullandım ama güzel oldu bence).
Cağ kebabı olsun, kadayıflı tatlısı olsun, çorbacıları olsun gitmeye, denemeye ve sırf bu tatlar için orayı tekrar ziyaret etmeye değer;) Ha bidaha gider miyim gitmem. Çünkü gereksiz soğuk.
Mesela insanlar anayolun ortasından yürüyo bildiğin. Bi allahın kulu da çıkıp kornaya basmıyo, "lan bi kenardan gitsene" diye arabanın camını indirip çemkirmiyo o yayanın yanından geçerken. Ben de diyorumki "adamlardaki genişliğe rahatlığa gel. Ben burda yaşasam sinirden hasta olurum!"
Meğer sonradan öğrendim insanların buzlanma yüzünden kaldırımdan gitmediğini, evlerin balkonlarında ve çatılarında oluşan sarkıtların yere düşüp kafa deldiğini. Bu yüzden olabildiğince evlerden tabelalardan uzak, yani özetle yolun ortasından yürüyomuş insanlar.
Bu da size genel kültür olsun, bi arkadaş meclisine girerseniz önce yukardaki fıkrayı anlatır gülersiniz, sonra da burdan öğrendiklerinizi anlatırsınız, paylaşım olur. "yahu bu kızın/çocuğun da bilmediği bişey yok haa" diye arkanızdan konuşurlar fena mı:P
Dam üstünde saksağan misali konuyla uzaktan yakından alakası olmayan fotoğraflarımın akşam 9'da çekildiğini belirteyimki günlerin bu kadar uzamış olmasının ne muhteşem bişey olduğunu görelim, bu durumdan dibine kadar istifade edelim, öğleden sonra 3'te top patladığı zamanları hatırlayıp uzun gündüzlerin tadını çıkaralım diimi canlarım benim.
Oldu o zaman.
Elbise: Mango
Ayakkabı: Nine West
Kolye: Koton
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder