Ya aslında artık fotoğraf aralarında bişey yazmıyorum kafa karışmasın diye ama buna yazmazsam ölürdüm. Poz verirken ya da karşındaki fotoğrafını çekerken farketmiyo da insan, niyeyse bilgisayara aktarınca çıkıyo bütün pislikler ortaya:)
Misal ben o bankta gerine gerine oturmuşum, suratımda pişkin bi ifade, ama arkadan kafama çarpmak üzere olan bi uçak görüntüsü varki bu görüntü Ermanı hiç rahatsız etmemiş.
Benzer şekilde, patatesi toprağa taze ekmiş tarladan gelmiş gibi toz toprak içindeki çoraplarım da detaylı bakınca anlaşılıyo. Bide çamurlu topuklarım.
Ne kadar detaycısınız arkadaşım yaaa, görmeyin onları, büyük resme bakın rica ediyorum:)
Bazı insanlar vardır, böyle ağzının ortasına indiresin gelir iki tane. Çok yumuşak başlı görünür teoride, allahım o ne kadar iyi, ne kadar uyumlu bi insandır! Ama iş pratiğe gelince anlarsın aslında ne tür bir yaratık olduğunu. İçten pazarlıklı, onda var da bende niye yokçu, hepbanacı, ikiyüzlü, nalet bişeydir. Aman diyim uzak durundur.
Sonra başka bi insan modeli vardır, herşeye müdahil, her konuda fikri olan. Hiçbir halta yaramayan ama her cümlede adının geçmesini bekleyen. "Aaaa ben onu çok iyi biliyorum, üç kere görmüştümki" cinsi bu tür canlılar aslında o şeyi hiç görmemiştir, ama fikri vardır. Kıyamam ben o tiplere. Özgüvenlerinden ötürü de bi alkış alalım bu arkadaşlarımız için. Hadi amaaaaa.
Kimisi de allahın garibidir. Ne dersen kabulüdür, itiraz etmeye oyunbozanlık yapmaya gerek yoktur. Kafama vur ekmeğimi al diyen bu kutsal insan modeli bir o kadar da sıkıcıdır. İnsan herşeye sen bilirsin, sen nasıl istersen, siz neresi derseniz bana uyar gibi cevap verir mi, bu nasıl bi gevşeklik, bu nasıl bi kendini bilmezlik, kendinden geçmişliktir. Biraz sert ol kardeşim, kalıbının adamı ol. Gören de seni taş fırın/eli maşalı sanır.
Aklıma gelmişken: bi insan başka bi insanın ekmeğini almak için neden kafasına vurma gereği duyarki. Canın ekmek çekmiştir, anlarım. Ama adam gibi iste, o zaten verir. (Burda ekmeğini diğer sokak çocuklarıyla paylaşan sezerciği düşün. Herkese dağıt, kendine bişey bırakmamaya dikkat et. Aman diyim aç kal ama başkalarını sevindir, böylesi makbul şimdi. Görüyomusun adam aç ama her yere hayır yapıyo desinler, bağırlarına bassınlar seni.)
İnatçılar da adamın iflahını kurutur. Hele bi konu hakkında fikri varsa ve sen aksini iddia ediyosan ondan uzak durcaksın, bulaşmıycaksın. Hıhı tamam canım, aynen senin dediğin gibi, o papatya kırmızı, o yelek değil süveter, onlar halka değil fil gibi..
Bide benim en sevdiğim insan modellerinden biri (şimdi böyle kategorize edip insanlar beşe ayrılır gibi bi yaklaşım içinde olduğumu düşünmeyin, son derece hümanistim ben, adam seçmem, bu konuda hassasım) kahkahasıyla ortamı şenlendiren, çok konuşup konuşmaması mühim değil ama konuşunca bi kelimesiyle bile güldürebilen, kısacası güneş enerjisiyle çalışan insan modeli.
Bu kişilerin desibeli de yüksektir dikkat ettiysen. Hahayyytttt diye bi kahkaha atarki sen öteki sokaktan duyarsın o Aynur teyzenin kahkahasını. Cazgırdır. Lafı kodumu oturtur yada gediğine oturtur nasıl tercih ederseniz artık.
Mahallenin en agresif, yanına yaklaşılamayan adamına çatır çatır laf sokar, çekinmez. Kocasına lafını geçiremeyen, annesinden arkadaşlarında kalmak için izin koparamayan, babası sahilde bisiklet sürmesine izin vermeyen(burda biraz kendimden bahsediyo da olabilirim, nolmuş) ne kadar mahalle üyesi varsa hepsinin sorununu höyt hüyt usulü çözer o aynur teyze.
İyiki vardır öyle insanlar.
O diil de yeni nesil gençlik kahkaha atmayı bile beceremiyoki arkadaş, nerde kaldı bunlardan bi sebahat abla, bi eşref abi yaratmak, bi şen kahkahasıyla bütün apartmanı ayağa kaldırmasını beklemek.
Elimizdeki aynur teyzelerin, fikret ablaların kıymetini bilelim, henüz hayattalarken güneş enerjisini nasıl kahkahaya çevirdiklerini ve su böreğinin püf noktalarını öğrenelim derim.
Kazak: H&M çocuk / Etek: Batik / Ayakkabı: Flo / Çanta&Saat: Guess
Yorum Gönder