Kız çocuklarını ağırlıklı olarak sevmeme rağmen Çakıl'dan ziyade Bambamcı oldum hep. Belki de kendimi Bambam'a benzetmemden kaynaklanıyo olabilir bu ilgi alaka. O da cüssesinin gösterdiğinden daha güçlü çünkü.
Kıytırık iki market poşetini bile taşırken "aman kıyamam sen taşıyamazsın onu, bileklerin çıt diye kopuverir" diye nerdeyse insanlar gelip elimden poşetleri alacakken benim bir tüpçü edasıyla koca damacanayı sırtlayıp eve götürdüğüm de görülmüştür farz-ı misal :)
Ama herşey bi yana, Vilma ve Beti'nin elbiseleri bi yana ♥
Modası hiç geçmiyo bikere. Düşünsenize yıllarca taş devrinde aynı beyaz elbiseli Vilma ve mavi elbiseli Beti'yi görmedik mi? Renkler değişse bile elbiselerinin modeli hiç değişmedi.
Etek uçlarındaki o muhteşem detayların çocukluğumdan beri bendeki yeri ayrıdır. Zaten o dönemin güzel olan tek yanı bu etekler ve lades kemiğiyle toplanan saçlar diye düşünüyorum.
Bu kısıtlı imkanlara rağmen güzel olmayı başaran, kocasıydı kızıydı dinazoruydu derken kendini ailesine adamış, hem çalışkan hem zeki hem emekçi kadın Vilma da bu dönemi en iyi kotaran kadın olabilir bence.
Bu arada konumuzun taş devri olduğunu söylememe gerek yoktu diimi?
Bu vesileyle sizlere taş devrinden esinlenerek kestiğim elbisemi gururla sunmak isterim.
Yaratıcılığıma, iç dünyama, emeğime sağlık.
Yukardaki fotoğrafta diğer elimde mendil varmış da ben aslında halay çekiyomuşum gibi hayal edebilirsiniz, ben öyle düşünüyorum şu an:)
Aman da kimler burdaymış ifadesiyle bir postun daha sonuna gelmiş bulunmaktayız. Ne çabuk geçti yaa hiçbişi anlamadım.
Oldu o zaman.
Ceket: Herry / Elbise: Koton (DIY) / Kazak: Twist / Ayakkabı: Giovanna / Gözlük: Marc By Marc Jacobs /
Çanta: Zara / Saat: DKNY / Yüzük: Annemin hediyesi / Kolye: Koton
Çanta: Zara / Saat: DKNY / Yüzük: Annemin hediyesi / Kolye: Koton
Yorum Gönder