Samsunda ne yenir, ne içilir, nerelere gidilir diye googleda masumca arama yapan zat-ı muhteremi bi şekilde bu bloga yönlendirmek ve yazımı okumaya başladığında bi "ben nerdeyim yaa buraya nasıl geldim" dedirtmek, bi silkinip kendine gelmesini sağlamak yada kafasını iyice karıştırmak, "aa hakkaten de güzel bi yermiş samsun" dedirtmek yada "bu yazının samsunla ne alakası var şimdi" diye onu kızdırmak için yazdım o başlığı:)
Burda maksat, adam ummadığı bi anda benim alanımda bulsun kendini, ağıma düşsün yani.
Hani gözü bantlanarak getirilmiş de burda açılmış gibi. Bilinçli gelmesin. Şaşırmak güzeldir çünkü. Çok alakasız konuların içinde kendinden bi parça bulmak da öyle.
Buraya Samsun'la ilgili bişeyler ararken geldiysen önce bi otur soluklan sevgili konuk.
Dolu bi içerik, tarihi mekanlar müzeler yada restoran isimleri de bekleme benden. Çünkü ben bugün, yukardaki fotoğraflarda da gördüğün gibi, uzun zamandır hayalini kurduğum Çalıkuşu dönerini, annemin prenses tatlısını, bizim mahallenin fırınında yapılan o muhteşem kapalı pideyi, evimize bikaç adım mesafedeki karadenizi ve aralara serpiştirilmiş bi şekilde de özlemimi anlatıcam.
"Bana uyar, ben okurum valla. Merak ettim simdi" dersen hadi.
Ama "yok lan ben napiyim senin yediğini içtiğini, bana rehber lazım rehber, onu nerde bulurum sen bana onu de bakiyim" dersen de çok kasma derim. Zaten sahil şeridinden ve ordaki muhteşem tesislerden başka bi cacık yok samsunda, git ve keşfet o yüzden.
Yediğin en kötü pide bile başka şehirlerde yediklerinden çok daha güzel olacak, döner de aynı şekilde, ben kefilim;)
Ha bide unutmadan gitmişken bi balkaymak yada sakız dondurması yemeden sakın döneyim deme çok kızarım bak.
Şimdi gelelim fasülyenin faydalarına.
1. Denizden uzak, yazları sıcak ve kurak, kışları keskin soğuk ve bol kar yağışlı bölgelerde yaşayanlar bilir sabah uyandığında gözlerini böyle bir deniz manzarasına karşı açmanın paha biçilemez mutluluğunu. Bulutla bütün olmuş yufka kıvamında bi karadeniz, sabah yürüyüşüne çıkmış laz amcamız (ekseriyetle ellerini bellerinin arkasında bağlamak suretiyle volta şeklinde yürürler sahilde), bakım aşamasına girmiş bahçemiz, henüz minderleri bile ortalarda görünmeyen ama "geeeeel" diye beni çağıran salıncağımızla buraya baharın çoktan geldiğini gördüm.
2. Babannemin arka bahçesinde gözü gibi baktığı, altından yumurta almaya bile kıyamadığı oyuncaklarını gördüm. Babamın babanneme yeni hediyesi olan ve benim adını tabiki Süleyman koyduğum o muhteşem horozla tanıştım. Tanıştım dediysem meraba meraba yani :) Kendisi "paçalı" ırkının dibi resmen! Hani böyle ayağında pijamasıyla kalkmış hoşgeldin demeye yanıma gelmiş gibi bi tipi var :) bide kocaman bi haremi!
3. Ankaradaki hergün adını andığım, sosu hayatımın sosu, lavaşı pofuduk pofuduk Çalıkuşu dönerini götürdüm.
Çalıkuşu dediysem dönercinin adı o. Yoksa bildiğin et döner. Ama yok yok sizin bildiğiniz gibi bişey değil bu. Kesinlikle.
Sosu dürümün orasından burasından pırtlayacak, tomar tomar peçete kullanacaksınız, bi yandan ağzınızın kenarından akan yağı silerken bi yandan da cennette de acaba bi şube filan açarlar mı diye düşünceksiniz. Sadece bu dünyayla sınırlı kalması sizi üzecek.
Bu arada isteğe göre cehennem şubesi de tercih edilebilir. Ordaki de odun ateşi sonuçta :)
4. Babuşumun, belki samsundan başka hiçbir şehirde bulamayacağınız bir peynirle yaptığı, uzatsan abartısız 1 metre uzayacak kadar kıvamlı ve kendinden emin kuymaktan yedim ♥
Mısır unu teyze yapımı, tereyağı anne usulü:) Öyle gidip marketten aldıklarımızla yapılmıyo, organikte son nokta yani.
Kendisi lezzetten bayılmak üzere. Ekmekle olan aşkları ise dillere destan.
5. Her yerden fırfırlar, emzikler, kuzular, hep bi cicili bicili şeyler fışkıran bi dükkanda buldum kendimi. En ufak bir amacı olmayan ama hepsi birbirinden eğlenceli. Benim ne işim var bu dükkanda, allahım her yer ne güzel mavi ve pembe, yoksa onlar patikli şeker mi? gibi ikiyüz elli tane soru kafamda.
Tamam bi sakin olsun herkes, öyle sandığınız gibi bişey değil.
6. Yeğenimle konuşuyorum şu an, bi sessiz olabilir miyiz lütfen?
2 aya kalmaz ordayım diyo. Dürümden bana da ayır, salıncakta kay kenara ben de gelcem yanına diyo kendisi. Yumurtayı çatlatmış zaten, kafasını bozarsak valla çıkar gelir şakası yok.
Tekmeliyo şu an serseri ^_^
7. Görebileceğiniz en uzun ve en lezzetli pideyi yedim.
Aslında bu post bir "yedim de yedim" postu özünde. Ben aralara başka şeyler de serpiştiriyorum size ayıp olmasın diyerekten. Bizim oralarda pazar günleri bütün fırınlar pide yapar. İnsanlar kahvaltı sofrasında yer kapalı kıymalı pideleri, yanında da çay şahane gider. Ben söyliyim de, giderseniz yabancılık çekmeyin. Pazar sabahı ekmek almaktan daha kolaydır pide yaptırmak ;)
8. Annemin ıhlamuruyla hayat buldum bi çaydanlığın içinde. Elması, tarçını, karanfili, nar çiçeği. Duyan gelmiş. Bide sevgisinden katınca almış başını gitmiş ^_^
9. Hayat altüst olacaksa altı böyle sütlü kremalı, üstü de böyle çikolatalı olsun dediğim an ♥
Adı: Prenses tatlısı (Yarısı kemirilmiş)
Yapan: Annem
Sevilen: Anne gıdısı
Yani aslına bakarsan bu haftasonu boğaza ve instagrama (minikkusblog) çalışmışım sevgili okur.
Yediğiniz içtiğiniz sizin olsun (yukarda nerdeyse tuvalete gittiğini bile anlatan ben değilmişim gibi düşün tamam mı?)
herkes bişeyler yapmıştır, bu güzel haftasonunu evde kavun karpuz gibi geçirmemiştir diimi?
O vakit iyi haftalarınız olsun bebeklerim benim.
Hadi bakalım :)
Yorum Gönder