Eskiden "o neymiş yaa, hayatta yemem/giymem/sevmem/içmem" tarzında çok cümle kurmuşumdur şimdilerde yutacağım.
Mesela kaba kaba kumaşlardan pançolar kabanlar görünce "o ne öyle çoban gibi, asla giymem" derdim. Bigün böyle bi montu severek alıp üstüme giyeceğim, o da yetmezmiş gibi fotoğraflarını çekip herkese göstereceğim aklıma gelmezdi..
Mesela ben sütü ayrı, çayı ayrı severim. Ulan kraliyetten falan da degilimki, niye durduk yerde alakasız iki şeyi karıştırıp kendime eziyet ediyim derdim eskiden.
Sütü cici bebeyle, çayı da pötibörle severim ayrıca.
"Yüksek bel mi, öğğğğğk, anne miyimki ben niye yüksel bel giyiyim. Hem totomu kocaman gösterir, aslaa giymem, giyenden de hiç hazetmem" demişliğim de oldu zaman zaman. Hatta belki biraz daha fazlasını da söylemiş olabilirim yüksek belli olan herşey için.
Ten rengi çoraplar "kadın çorabı", taze fasülye, ıspanak, patates yemeği gibi yemekler ise "kadın yemeği" idi benim gözümde.
Altın ve altın sarısı tüm aksesuarlar, sadece annane mertebesindekilerin takabileceği şeylerdi çok değil bundan 6-7 sene öncesine kadar. Nerde kaldı mağaza mağaza gezip özellikle altın sarısı aksesuar aramak..
Kuzu etinden nefret ederdim koyungillerden olduğu için. Nihayetinde o da bigün koyun olacak ve kokmaya başlayacak eti. Evde o familyaya ait bişey piştiği zamanlar balkonda takılır, kendi kendime şarkı söylerdim ilginçtir! Hala keşfedilmemiş olmamsa daha ilginç:)
İmam bayıldının kıymasını yer, patlıcanını ayırırdım. Nerden bilebilirdimki yıllar sonra bigün hünkar beğendi sayesinde patlıcanla aramızdaki buzların eriyeceğini..
Yani sözün özü zamanla herşey değişiyo. Sadece zevkler değil, yüzümüz gözümüz kıçımız başımız her bi yerimiz değişiyo. İnanmıyosanız bi aynaya detaylıca bakın derim:)
Foto R. ye teşekkürler:)
Şimdi "asla yemem" dediğim brokolinin salatasını yapmak üzere sahneden iniyorum.
Oldu o zaman:)
Yorum Gönder