Öncelikle belirtmek isterimki bu pozu verirken, o elleri birleştirip en annane havasına bürünürken aklımdan ne geçiyodu, ne yapmaya çalışıyodum sizi temin ederim bilmiyodum!
Bide bu sizi temin ederim lafını söyleyen film yıldızlarına da hep özenmiştim, yeri gelince kullanıyım dedim:)
Diyorum ya pembe giyince ruh hali değişiyo insanın diye,
sabah kazağımı giyerken uykusunu alamamış ve "şimdi kim kalkıp taaa işe gidecek" diye somurtan suratımı "sen şöyle dur, ben yarın tekrar giycem seni" diye teselli ederek rafa kaldırdım.
Bide ne kadar alakasız olsa da en sevdiğim takılarımı biarada taktım bugün.
Kalp kolyem, kalp kabartmalı bilekliğim ve neye benzediğini hala çözemediğim yüzüğüm.
Olmuşken hepsi birlikte olsun, güzel olsun istedim.
Bide ne kadar alakasız olsa da en sevdiğim takılarımı biarada taktım bugün.
Kalp kolyem, kalp kabartmalı bilekliğim ve neye benzediğini hala çözemediğim yüzüğüm.
Olmuşken hepsi birlikte olsun, güzel olsun istedim.
Ne diyodum?
Hah, yırtık pırtık:)
Arkadaş dediki "hergün aynı şeyleri giyiyo gibi giyinmekten, başöğretmen kılığında dolanmaktan bıktım hadi kalk gidelim bana ciciler alalım!"
Yani körün istediği bi göz, allah vermiş iki göz hesabı hiiiç itiraz etmeden pıt pıt düştük yollara.
Neymiş efendim H&M'de %50 indirim varmış, kime göre neye göre dedim gidince.
Ana gibi yar, Zara/Mango/Twist gibi diyar olmaz diyerek, hazır da outletine yakınken Mango'ya gitmeye karar verdik.
Yani bi pantolon hikayesi anlatacam diye taaa nerelerden girdim konuya biliyorum ama böyle detaylı anlatmaktan öyle keyif alıyorumki, bazen Ju'mun "hadi canım artık sadete gelsen de cümleten rahat etsek ben kulaklarım ve diger tüm duyu organlarım" diye içini okuduğumu bilirim:)
Hemen toparlıyorum.
Mango'ya girince ben bi yana arkadaş bi yana dağıldık. Sözde ona ciciler alcaktık, ben nereye dalacağımı şaşırdım:)
Bazen kendimi o kadar başarılı frenleyebiliyorumki..
İşte o zaman da öyle oldu ve "hayır asiş dur, o elindekilerin hepsini almamalısın" dedi bıyıklı bi teyze:) (bıyıklı teyze, ak sakallı dededen daha sempatik geliyo bana evet)
Sonra doğru olanı yaptım ve etiketini gördüğümde beni şoklara sokan bu yırtık pırtık jeani alıverdim w/
Bide şöyle bi özelliğim var ilginçtir, çok sevdiğim birşeyi ucuza alınca böyle acaip salak bi gülümseme alıyo beni, kasadan gururla geçiyorum ve bir kahraman gibi dönüyorum evime :)

Jean konusunda sorusu olan yoksa yeni üniteye geçiyorum arkadaşlar:)
Konumuz:
fotoğraf makinesini yalnızca poz verme aracı olarak kullanmaktan sıkılan bir insanın doğayla yüzleşmesi.
Evet konu başlığı biraz uzun ama ana hatlarıyla anlatıcam, panik yok:)
bişeyleri başka şeylere benzetmek gibi bi huyum var.
Bazen fayansın üzerindeki bir şekli Orhan Gencebay'a benzetirim,
bazen ayak başparmağımı bi akrabamıza benzetirim,
bazen bi arabayı dedeye benzetirim.
çok var örnek, ayrı bi post çıkar bundan:)
Misal şu yukardaki ağaç.
Her ne kadar fotoğraftan anlaşılmasa da sanki "gel yavrum diye kollarını açmış ve düğmeli gömlek giymiş kabarık saçlı bi teyze"ye benziyodu. valla bak :)
İncir yaprağı dışında hiçbir ağacı yaprağından tanımam.
Bu ağacın da meyvemsi şu idüklerini sevdim. Gülle gibiler ^.^
idük: ne olduğunu bilmediğimiz şeyler için kardeşimle aramızda sıkça kullandığımız bi kelime.
Bunların da kiraz olduğunu düşündüm.
Bir ağaç meyvesi yokken o kadar değersizken, meyvelenince nasıl bu kadar güzel ve dikkat çekici olabiliyo diye anlamsız bi şaşkınlık yaşadım kısa bi süre.
Bodur olmasaydı gölgesinde pozlar vermek pek renkli olabilirdi..
Şimdi bi tekrar yapalım, hangi konuları işlemişiz gözden geçirelim:)

Yırtık kot güzeldir, güzel bişeyleri indirimde almak daha da güzeldir.
Pembe giymek pozitif enerji verir, ruhu dinlendirir.
Nesneleri bişeylere benzetmek akıllı bir insan işi değildir.
Mesela yukardaki ağacın dallarını da yumurta çırpıcısına benzettim.
Siz aslında bi rüya gördünüz, bunların hiçbiri gerçek değil
Yukardaki konulardan sınav falan yapılmayacak :)
Ya bide aklıma bişi geldi, onu da anlatıp gidicem hemen:
Biz küçükken kız kardeşimle birlikte uyuzluklar yapıp hep minik erkek kardeşimizi kandırırdık.
Babam sadece evimizin olduğu sokakta bisiklet sürmemize izin verirdi, sakın sahil yoluna çıkmayın diye tembihlerdi. Biz kaçak kaçak gider, sahil yolunda iki teker döndürüp tekrar sokağımızın sınırlarına girerdik. Minik erkek kardeş de hep bizi görürdü bunu yaparken.
Sonra gidip babama söylemesin diye bunu köşeye çeker,
"nünü, aslında bu gördüklerinin hepsi bi rüya, sen şuan rüya görüyosun, biz aslında hiç sahilde bisiklet sürmedik" der, kendi yalanımıza kendimizi bile inandırırdık:)
Bu da böyle bi anımdır:)
oldu o zaman yine görüşelim.
Yorum Gönder