Evet gündüzler malesef çuvala girdi.
Sokak lambaları, spot ışıkları ve projeksiyonla aydınlanma, güneşli günleri özleme zamanı artık.
Bu aralar;
en sinirimi bozan şey, ofiste çalışırken ayağıyla yere sertçe vurmak suretiyle kendince ritim tutan arkadaşlar!
en mutlu eden şey, yeni ciciler almak.
en içimi ısıtan şey, hatta kucagımı da ısıtan şey şu an bunları yazarken bile kucağımda oturan ve mırıl mırıl ses çıkararak mutluluğunu bana da bulaştıran kızım Püre.
en güldüren şey, How I Met Your Mother.
en iştahımı kabartan şey kadayıflı muhallebi.
en şaşırtan şey, haftalardır sulamamama rağmen hala yemyeşil dimdik ayakta duran salon çiçeğim.
en yaz-kış tiril tiril gezen bana bile evde çorap giydiren şey, Ankara soğuğu!
En huzur veren şey, Göksel Baktagir parçaları. TSM sevenlerin, kanundan hoşlananların, hele bir de yanında ney ve keman olursa tadından yenmez diyenlerin mutlaka ama mutlaka dinlemesi, ama önce keşfetmesi gereken bi isim.
Hatta EN'lerimi burada bitirip, biraz daha bu konudan devam edesim geldi.
Tamamen enstrümantal parçalar.
Her birinin gerçekten ayrı bi hikayesi var.
Yani mesela Hatıra Defteri'ni dinlerken önce bi hüzün kaplar içinizi, birisi böyle içinden ağlıyomuş da dışardan kimseye belli etmiyomuş gibi bi hissiyat verir. Sonra birden içiniz kıpır kıpır olmaya başlar, sanki biraz önce o herşeyi içine atan insan hayatının en güzel haberini almış gibi.
Masum Aşk'ı dinlerken -ki bu parça favorimdir- dalar gidersiniz.. En çok hafızanıza işlemiş olan şey neyse onla ilgili türlü senaryolar yazar ve içinde başrolde oynarsınız.
Yani tamam ilk dinlediğinizde ağır gelebilir biraz.
Ama zaman tanıyın, bi şans verin, göreceksiniz enstrümanların sizinle nasıl konuştuğunu.
Şimdi diyceksinizki noluyo Minikkuş aloooo, bunlar nası sözler böyle, nerde o eğlenceli yazılar, komiklik şakalara ne zaman geçicez? :)
Bugün böyle ruhumuzu besleyelim diye size güzel bi referans vermek istedim aklıma gelmişken.
Gelelim gün ışığından mahrum, sıcak havaya hasret ve nerde çekim yapacağını şaşırmış minikkuşun hallerine.
Allahtan ODTÜ müzesi var da trenimiz olsun, uçaklarımız olsun, jetlerimiz olsun emrimize amade.
Tabi renklerin birbirine girmiş olması, "ay o eteğin rengi tam olarak neymiş anlayamıyorum, yeşil mi yoksa içinde biraz lacivert de mi var?" gibi potansiyel soruların beraberinde gelmesi de kaçınılmaz olacak artık.
En iyisi siz şöyle bi bakın, hııı diyip geçin bence:)
İşte bu da o belki hiç gelmez dedikleri kara trenin ben bildim bileli ODTÜ'de pinekleyen versiyonu. Gündüz gözüyle ama özellikle kar temalı hallerini paylaşıcam sizle üç vakte kadar (Ankara'nın hava gidişhatına istinaden).
Şimdi gidiyorum.
ama önce biraz saçmalıyoruz komik bi silüetimiz olsun diye:)
Bim bam bomla başlayıp, kör olası çöpçülerle devam eden geleneksel 45likler gecemize,
hoş gör sen affet gitsin aldırmayla son veriyor ve herkesi piste davet ediyorum, oturan kalmasın:)
herkesin haftasonu 45likler tadında keyifli ve eğlenceli olsun bide.
oldu yine görüşelim :)
Yorum Gönder