25 Şubat 2014 Salı

Bir tatlı doğum hikayesi ^.^


Nerden baksan bir ay olmuş yazmayalı. Ama niye yazmadın diye bi sor sayın okuyucu!
Adeta beş yıldızlı otel rahatlığında, annemin kanatları altında, sonsuz şefkat, hizmet ve hürmetin tadını çıkarmakla meşguldüm Samsun'da. 
Bloga uzun süre ara verince de anlatacak şeyler birikti tabi haliyle.

Dokuz ayın nasıl hızlı geçtiğinden çok, kızımı kucağıma almak için ameliyat masasında saydığım dakikaların nasıl gıdım gıdım ilerlediğinden bahsedebilirim mesela size.
Yada hastaneye giderken hazırlanan bir bavulun nasıl keyifli ve heyecan dolu bir aktiviteye dönüşebileceğini detaylıca anlatabilirim.
Evden iki kişi çıkıp eve üç kişi dönmeyi ve o dönüşün en güzel eve dönüş oluşunu da birbirinden şahane örneklerle size kanıtlayabilirim.
Göğüsleriniz acıdan parçalanma noktasına gelmişken bile delice emzirmek istemenin ve onu kucağında hissetmenin paha biçilemezliğini konuşabiliriz mesela uzuuuun uzun.
İki elini kullanarak kahvaltı yapmanın lüks, tek başına elini kolunu sallayarak gezmenin hayal, deliksiz uykunun şaka olarak kabul edildiği bi dünyadan da bahsedebilirim size, içinde pembelerin en güzel tonlarının olduğu..
Bir eşin, bir sevgilinin, bir anda dünyanın en şahane babasına dönüştüğü aşk hikayesini de gururla anlatabilirim size! <3

Ama en güzeli bunların hiçbirini ben size anlatmiyim, siz bizim hikayemizi buradan izleyin;)


Bitirenler imza atıp çıkabilir:)

1 Şubat 2014 Cumartesi

Meraba dünya, ben Ela!


Merhaba ben Ela. Doğduğum günden beri, yani tam 15 gündür, annemin hem göğüslerini hem de gecesini gündüzünü parça pinçik ettiğim için kendisi bugün aramıza katılamıyor. Onun yerine bugün sizinle ben konuşucam.
16 Ocak 2014'te, bir perşembe günü dünyaya geldim Ankara'nın sıkıcı perşembelerine renk katmak için.
Butlarım ve boğumlarımla beraber tam 3700 gram doğdum. 
İçerdeki kadar sakin ve huzurlu değilmiş dış dünya, içerden çıkınca farkettim. Ama bi kere de çıkmış bulundum, istesem de geri dönemem. Ama dünyada olduğum süre boyunca annemi ve babamı çoğu kez yorup, arada da onlara ödül babında bikaç öpücük ve gülücük vererek hayatımı istediğim şartlarda yaşayabilirim diye düşünüyorum. Nerden mi biliyorum?
Bir insan, canını acıttığını bile bile aynı şeyi yapar mı sizce? Hem de günde en az on kere! İşte annem beni emzirirken, her defasında hıçkıra hıçkıra ağlayarak ve önünde ne varsa tekmeleyerek, ama gözlerimin içine bakıp bi yandan da karnımı doyurmam için beni yatıştırarak bunu bana defalarca hissettiriyor.
Ne zaman annemin yada babamın yüzüne baksam, günlerdir uykusuz ve yorgun olmalarına rağmen gözlerindeki ışığı görebiliyorum. Hatta öyleki bana baktıkları zaman o ışıkla birlikte gözlerinin dolu olduğunu ve bana bokçu da olsam, memeci de olsam, bas bas bağırsam da hayran hayran baktıklarını anlayabiliyorum. Bebeksek aptal değiliz heralde, o kadar hissiyatımız var çok şükür :)
Ne diyodum. Evet beklenenden biraz daha tombik doğdum. Bu da obur bir kız olmama ve ne kadar emersem emeyim doymamama zemin hazırladı. Şimdi annemin yaptığı tek şey, süt yapacak ne varsa tüketmek, damacana damacana su içmek ve adeta içi sıvı dolu bir varil edasıyla evin içinde bana hizmet etmek için koşturmak. Tabi bu sürecin yorgunluğunun yanında artıları da var annem için. Etrafımda koştururken, ben içerdeyken aldığı 16 kiloyu (söylediğine göre 64 paket margarin ediyomuş) bir bir veriyor ve kilo verdikçe daha çok motive oluyor. Onun motive olması benim daha çok süt içebileceğim anlamına geliyor. Hop yine geldik mi oburluk mevzusuna:)
Anneme mi babama mı benzediğim konusunda çeşitli söylemler var. Büyük bir çoğunluk babama benzediğimi iddia ediyor. Zaten ilk zamanlar erkek mi kız mı olduğumuz belli olmuyor, bari taş kafalı olmasaydım da en azından annemin ve teyzemin aldığı tokaları takabilseydim diyorum şu yeni doğan sürecimde..
Henüz çok minik olduğum için geceyle gündüz ayrımını yapamıyorum ve hali hazırda agresif bir karaktere sahip olduğum için de ne zaman uyansam ağlayarak açılışı yapıyorum. Onlar bana bebek muamelesi yapıyor olabilir, ama ben karakterimi her defasında ortaya koyuyor ve ağlayarak her isteğimi yaptırabileceğimi, özellikle de kucağa alınabileceğimi biliyorum. Napabilirim, bebeğim sonuçta ben. Annemin ve babamın kokusunu almaya, güvende olduğumu hissetmeye ihtiyacım var. Babamın güçlü kollarıyla beni sarmalayıp pışpışlaması dururken neyleyim beşikte eeee eeeee eşliğinde uyutulmayı!
En sevdiğim uyku posizyonu (evet nolmuş, henüz bi bebek olduğum için zevklerim belli şeylerle sınırlı şimdilik) karnım doyduktan sonra annemin gerdanında, ellerimi çenemin altına koyarak adeta bir yetişkin gibi yüzüstü uyumak. Bunu çok seviyorum dostum! Hatta uzun vadede planım, bu yatışı dana gibi olana kadar devam ettirmek ve anneme nefes alamadan geçirdiği birbirinden renkli geceler sunmak:)
Yukarda bahsettiğim üzere uyanırken çok agresif olduğumu artık hepiniz biliyosunuz. O sebeple de, benim için ne fotoğraf çekimi planları yapmış olan annemle babamı hayal kırıklığına uğrattım. Adam gibi birkaç kare fotoğrafımın bile çekilmesine izin vermeyerek de onları iyice çileden çıkarıyorum. Aslında onların üzülmesine dayanamıyorum. Şeytan diyoki iki gülücük at, bikaç serseri pozu ver, garibanlar da mutlu olsun. Ama yok, karakterime ters işte. İsteğim dışında uyandırılmak yada uyurken şekilden şekle sokulmak tarzım değil. Belki bikaç hafta sonra, hani şu büyüklerin de dediği gibi kırkım çıktıktan sonra biraz sakinleşmeyi ve uslu bi kız olmayı başarabilirsem, işte o zaman size şebekliğin alasını yapıcam, onun da burdan sözünü veriyim:)








Evet sevgili okuyucu, sizi daha fazla merakta bırakmak istemediğim için, annem uyurken ve hazır etraf sakinken size bikaç satır bişey yaziyim dedim. Bizde durum bu.
Belki afacanlıklarımdan sebep bir süre daha annem buralarda olamayabilir. Siz onun kusuruna bakmayın. Ben yine arada klavyenin başına geçer sizi bilgilendiririm.
Bol süt kokusu yolluyorum hepinize. Siz de karşılığında bana maşallah demeyi unutmayın ^.^
Dipnot: Bu blog, tarafımdan ele geçirilmiştir. Bundan sonra annemden çok benim fotoğrafımı görürseniz yok efendim biz minikkuşu isteriz, yok bıktık katı yanaklardan ve sütlü surattan demeyin diye söylüyorum:)