Sevgili okur, bu yazı, senin de farkettiğin üzere oldukça gecikmiş bir yazı.
Şimdi ben çok yoğunum diycem, isim gücüm o kadar çoktu ki elimi eteğimi her bişeyden çektim diycem, yaptığım mesailerin haddi hesabı yoktu diycem ama sen mazeret kabul etmiyceksin biliyorum. Ama 23 haftalık olmuş ve artık göbeğini hiç biyerlere sığdıramayan gebe kontenjanından beni affedersin diye düşünüyorum, ne dersin? :)
Fotoğraflardan da anlayacağın üzere konumuz ye ekşiyi çıkar Ayşe'yi mevzusuna dayanıyo. Her ne kadar tatlı krizlerine girecek seviyeye gelerek bu hurafeyi ziyadesiyle bozmus olsam da Hakkı çıkarmayacağımı, tıpkı çikolataya aşık olduğu gibi ekşi elmayı da taparcasına seven bir KIZ'ım olacağını belirtmek isterim ❤
Ultrasonda ilk "kız" dendiğinde emin olamayıp, sonradan bi yerlerden pipi çıkması ihtimaline karşı biraz daha beklemeye karar vermiştim. Neyseki 20. hafta detaylı ultrasonunda işi tatlıya (evet yine tatlıya) bağladık:)
Ben de kızım da çok iyiyiz, sağlıklıyız, mutluyuz (buraya bikaç maşallah!).
Son zamanlarda iş hayatımda yaşadığım yoğunluğun ve gerginliğin kızıma yansımayacağını, onun tek derdinin "emmek için parmağını aramak"tan ibaret olduğunu ummak ve bununla mutlu olmak istiyorum ^.^
Kilo durumları:
20. haftaya kadar sadece 3 kilo aldım. Son 3 haftada ise 2 kilo! Şimdi daha iyi anlıyorum "karnım neden büyümüyo, ben niye hiç kilo almıyorum" diye hayıflandığımda, halihazırda anne olan arkadaşlarımın neden "4. Aydan sonra hızla şişeceksin, bu günlerini cok arayacaksın" dediklerini:) Ama kilo aldıkça mutlu oluşum, kendimi bildim bileli karın kaslarımla övünürken şimdi hacıyatmaza dönen karnımı aynada gördükçe sevinçten ağlayışım, ilk haftalarımı kesinlikle aramadığımın ve büyümekten garip bi şekilde haz aldığımın göstergesidir bence!
Ne giyiyorum:
Bütün penye elbiseler arkadaşım, taytlar can yoldaşım. Topuksuz ayakkabılarım ise bugünleri gördükleri ve böylesine ilgi manyağı oldukları icin çok mutlu:) Topuksuz dediysek gidip eczaneden ayakkabı aldığım düşünülmesin lütfen!:p Hiçbir yere sığmayan göğüsler ve göbek için düşünülmüş zarafetten yoksun pijamalara ve iç çamaşırlarına karşı ise hala oldukça mesafeliyim.
Ne yiyorum:
Allah ne verdiyse! İlle de sağlıklı olsun diye her öğünüme ıspanak nohut kabak sıkıştırmıyorum! Etinden en emin olduğum yerden hamburgerimi de yiyorum, iki damla yağda bile olsa kızarmış patatesimi de eksik etmiyorum! Ama süt, yoğurt, peynir (özellikle dil peyniri) ve yumurtayı hayatımın merkezine oturtmuş durumdayım! Yumurtayı rafadan seven ve hatta tam pişmiş yumurta yemekten hiç hoşlanmayan biri olarak bu gebelik durumu beni biraz zora sokuyo olabilir, ama, yeşillikleri nasıl yemeden önce iyice yıkayıp sirkeliyosak, yumurtayı da tam piştiğinden emin olmadan yememeye pek tabi özen gösterebiliriz bikaç ay, yapcak bişi yok;)
Hazırlıklar:
Bebek odasına dair henüz hiçbir girişimim yok. Araştırmalarım devam ediyo ve araştırma süreci uzadıkça Türkiyedeki mobilya-dekorasyon firmalarına zaten olmayan inancım iyice yerle bir oluyo! Bütün mobilyacılar mı birbirinin kopyası dolapları yapıp dünyanın en şahane ve hiçbir yerde görülemeyecek eseri gibi satmaya çalışır! Neyseki İstanbul'da tam da kızıma göre (tamam itiraf ediyorum ilerde ben bile kullanabilirim sıkılırsa:P) bi seçenek mevcut! Yumurtanın kapıya dayanmasını bekliyorum biraz daha:)
Her gördüğüm küçük insan kıyafetine salya akıtma ve dayanamayıp alma durumumda ise hala bi değişiklik yok:)
Korkular:
Sanırım hamilelik dönemine dair, bebeğimin sağlıklı doğması konusunda zaman zaman duydugum endişe dışında yaşadığım tek korku: Çatlamak!
Her gece rüyalarıma giren ve bir numaralı karabasanım olan çatlak gerçeğinden korunma amaçlı, her an güreşmeye hazır bir pehlivan gibi yaşıyorum her günümü! Umalım da lieraclar, bebeyağları işe yarasın..
Ne dinliyorum:
Bebeğinize klasik müzik dinletin diyenlere inat, ısrarla herşeyi dinliyorum. Özellikle de TSM ve Can Atilla dinliyorum, dinletiyorum ve kızımın da benim gibi namelere ve namelerin hakkını veren güzel sesler dinlemeye hasta olduğunu biliyorum! Hayır diyelimki klasik müzik dinlettim, tamam herşey güzel hoş. E bu çocuk doğduktan sonra demiycek mi nerde bu evin klasik müziği, nerde piyano ve keman, hani verdiğin sözler hani ellerin nerde diye?!?! Alışmadık götte don durmaz hesabı klasik müziğe yüklenmek yerine hepsinden bi parça öğretiyorum kızıma:) Piyanoyu da bilsin kanunu da:)
Neler oluyo bana:
Mesela bazen çakırkeyif olmayı özlüyorum. Sonra düşünüyorum da, O'nun her tekmesiyle dünyanın en zil zurna sarhoşu oluyorum ben zaten, kim takar tekilayı:)
Eskiden annemin dilimleyip yanıma getirdigi elmayı ağzıma götürmeye bile üşenirken, şimdi her gün elma dilimleyip yemek ve her yediğimde kızımın içerden "ımmmm bu elma bir harika dostum" dediğini hissetmek için fırsat kolluyorum.
Dipnot: Farkındaysanız yazar, nerdeyse her cümlesinin özünde üstü kapalı bi şekilde tekmelere olan aşkını dile getirmekte ve hatta öyleki, böylesine tekme manyağı olduğu gerçeğiyle 30 sene sonra bile olsa yüzleştiğini farketmiş olmaktan korkunç bi haz almaktadır ❤