29 Temmuz 2013 Pazartesi

Hey gidi hey:)


Belki saray merdivenlerinde koşturup, iyi yutamazsak boğazımızda kalır diye bakıcımızın gözetimi altında sütümüzü içmedik.
Yada piyano hocasının boş saatini, bale kursundan artan zamana denk getirmek için korkunç hesaplar yapmak zorunda kalmadı ailemiz.
Türkçe düşünüp Fransızca konuşmak ve bunu yaparken aynı zamanda İngilizce altyazılı film izlemek gibi ultra gereksiz maratonlarımız da olmadı.
Neden bunu anlatıyorum. Çünkü her gün, yemek yerken, araba kullanırken, ofiste çalışırken, mutlaka bi şekilde aklıma çocukluğum gelir. Ve aklıma gelen her detay, arabayı kenara çekip telefona not etmeyi hak edecek kadar eğlenceli ve şimdiki nesil için hiçbir şey ifade etmeyecek kadar da modası geçmiş şeylerdir. 

Nasılki erkeklerin askerlik anıları, kadınların doğum anıları bitmez, bende de malzeme çok olunca anlatacak çocukluk anısı bitmiyo, bitemiyo:) Ki muhtemelen üzerinden yıllar geçse de, bıkmadan usanmadan torunlarıma torbalarıma bu saçma hikayeleri anlatıp, onlar gülmese bile katıla katıla ben gülücem:)

Dünyanın en eğlenceli, diğerlerinin tersine herşeyden keyif alarak tüm çocukluğunu doyasıya yaşamış bi kuşak olarak büyüdük biz çünkü:) Boşuna ekşi sözlükler, bloglar, forumlar dolup taşmıyo seksenler ve doksanlardan kalma anılarla, karakterlerle, şarkılarla:)
Evde bir oda dolusu oyuncak dururken, biz sokakta arkadaşlarımızla toprağı yaprakla sarar, akşam için güya zeytinyağlı sarma yapardık:P Çünkü sadece hayalgücümüz değil yeteneğimiz de vardı, elimizden her iş gelirdi:)
Elektrikler kesilse de mum ışığında ailecek oyun oynasak, yada duvardaki yansımalarla gölge oyunu oynayarak anne-babaya kendi çapımızda hava atsak diye hayal kurardık mesela. Her ortamda oynayacak ve eğlenecek malzeme bulabilirdik çünkü, sıkılmak yoktu.
Lise yıllarına doğru her ne kadar bozulmuş ve fırlama bir nesle dönüşmüş olsak da, en azından ilkokul yıllarında kopya çekemeyecek kadar tırsaktık. Zaten ikili üçlü oturduğumuz sıralarda, sınav günleri yanımızdakinin kağıdını görmeyelim diye aramıza hayvani boyutlarda resim dosyaları yada sırt çantaları koyardık :) Hatta öyleki 0,5 ucu kalemin içine tepeleme doldurur, ucumuz bittiğinde göğsümüze bastırıp yenisini çıkarırdık. Yanımızdakini rahatsız etmezdik böylece:)

Tabi ben böyle anlatmaya başlayınca masalcı teyzeye bağlıyorum ister istemez bi noktadan sonra. Biriniz de durup "olum resmen destan gibi yazıyosun, okumaya üşeniyoruz yazılarını. azcık kısa tut şunları" demiyoki :P

Ve şimdi sizi, yazıyla hiç alakası olmayan fotoğraflarımla başbaşa bırakıyorum herzamanki gibi:) 








   



Etek: Mkbl Concept
Bustiyer, Ayakkabı: Mango
Saçlar: Takıntımı biliyosunuz:) O sebeple kendi topuzumu kendim yaptım:P
Mekan: Ankara Palas

22 Temmuz 2013 Pazartesi

Bi' makas alayım:)



Günlerce bordo t-shirt diye yırtındım. Erkek-kadın bakmadığım reyon kalmadı. Yok. 
Sanki benim almaya karar verdiğimi duyar duymaz millet avm'leri talan etmiş ve bütün bordo tshirtleri bitirmiş gibi.
Sonra gözüme Erman'ın, çamaşırlıkta 1 hafta beklemekten solmuş ve hatta çamaşırlığın tellerinin izi çıkmış bordo tshirtü ilişti.
Aldım onu içeriye:)
Önce bi tersini çevirdim. Sonra yakasını kestim.
 ve Erman'ın, benim bu tarz baştan yaratma çalışmalarıma alışmış bakışları eşliğinde giydim üstüme:) Dönüp de bir "aga napıyosun?" bile demedi, o derece alışmış bu görüntüye :P

Demekki neymiş, bir makas herşeye yetermiş:)

dipnot: Duyan da tasarım harikası bişey yaptım sanır:P
















Şort: H&M
Tshirt: Eskiden Pull&Bear'dı :)
Ayakkabı: Yargıcı
Çanta: Zara
İncik boncuklar: Alaçatı'dan
Mekan: Alaçatı'nın topuklu giymeye izin vermeyen sokakları 

19 Temmuz 2013 Cuma

Aşırı doz çiçek.


İlerleyen zamanlarda hamile muhabbetiyle kafi miktarda içinizi şişireceğim için, şu son bikaç postun tadını çıkarın derim ben kendinden en emin halimle :)
Kontrolden çıkmış kilolar, hiç bir yere sığdırılamayan kıç baş, saçma sapan şeylere gülen yada üzülen bir kafa, şekle sokulamayan saçlar, aksesuar bile taşıyamayacak kadar afakanlar basan menopoz teyze halleri ve daha evlere şenlik birçok olaya tanık olcaz burda hep birlikte bebeklerim.
İşte o zamana kadar bütün sınırları zorlamak, likralı ve esnek olan tüm kıyafetlerime hiç olmadığı kadar şans vermek, giyebildiğim kadar desenli giymek istiyorum. 
Sizin için de bi sakıncası yoktur umarım:)











Alaçatı gibi renkleriyle insanın başını döndüren şahane bi yerde rengarenk giyme cesareti gösteren kendimi de öpüyorum burdan. İyi niyetime sağlık:)

Elbise: Sheinside
Ayakkabı: Mango
Çanta: Stradivarius
Bileklikler: Love Without A Cause, Alaçatı takıcısı

17 Temmuz 2013 Çarşamba

Yaklaşın, bişi diycem:)


Bazen çok önemli bişey olur, paylaşmak istersin, ama kurduğun hiçbir cümle onun önemini, onun yaşattığı heyecanı anlatmaya yetmez ya gözünde, "yok yaaa bu cümle çok eksik kaldı, amaaaan bu şarkı da tam olarak anlatmıyo durumu" diye sızlanarak, olayı en güzel şekilde aktarmanın ve karşındakini şaşırtmanın yollarını ararsın ya, işte ben de bir süredir bu durumu yaşıyorum. Neresinden başlasam nasıl anlatsam diye düşünüp duruyorum, sanki ne kadar detaylı anlatabilceksem:)


Hayatımın en şımarık dönemini yaşadığım, el bebek gül bebek takılarak (ama ofisteyken bildiğin amele gibi çalışarak!) günleri haftaları saydığım şahane bir zaman diliminin başındayım. 
İnanmazsınız, tam 12 haftadır hamileyim 

Ve aynı zamanda 12 haftadır sürekli bir yolculuk yapma, koşturma ve dinlenecek zaman arama halindeyim.
Buna rağmen ne bir mide bulantısı, ne bir ağrı sızı, ne de başka bir sıkıntım oldu şimdiye kadar. Bu bile O'nu daha çok sevmem ve ballarından fütursuzca yemem için yeterli bi sebep bence ^.^

Henüz "anayım ben ana" rolünü sahiplenebilmiş değilim. 
Ağlamakla başlayıp kahkahaya dönen garip ruh hallerine henüz bürünmediğim için midir, ortada tatmin edici bir göbek olmadığı için midir bilmem:)
Sağlamından bi tekme yersem içerden, belki kendime gelir ve bu şahane gerçeğe "anne" kimliğiyle alışırım diye düşünüyorum:) Şu an daha ziyade teyzesi gibiyim :P
Gerçi düşünüyorum da, o hiç hesapta yokken doktora gittiğimde ve doktor bana "işte kese de burdaaa:)" diye sevinçle onun saklandığı yeri gösterdiğinde, kalbimde şaşkınlıkla karışık göz yaşartıcı ve boğaz düğümleyici ilk sevincimi yaşamıştım.
Sonra ilk kalp atışını dinlerken, seneye bu zamanlarda onun kaymakla bezenmiş ayaklarını öpmelere doyamayacağımı canlandırmıştım gözümde.
Ama olsun. Ben ille de bi tekme tokat istiyorum, bi kıpırtı istiyorum işte, banane:)

Ha bide sizden iyi dileklerinizi ve cinsiyet konusunda tahminlerinizi bekliyorum:D


Bundan sonra daha sık görüşcez, içimden bi ses öyle söylüyo:)


İmza: Giderekbüyüyenmutlukuş ^.^


Bu da şöyle kenarda dursun nolur nolmaz:)