25 Haziran 2013 Salı

Büyükkuş



Eskiden olsa "25'mi? Ohaaaa, çok yaşlı" derdim. Kırklı yaşlarında olanların direk bir ayağı çukurdaydı benim gözümde.
Büyük olmaya, abla olmaya, topuklu ayakkabı giyip çantamı koluma takarak istediğim yere yanımda annem olmadan tek başıma gidebilmeye özenirdim. Evcilik oyunlarında hep abla yada anne olurdumki, en azından oyun içinde kardeşime büyüklük taslayabileyim diyerekten:)
Gözlük takmayı bile bir büyüklük göstergesi olarak düşünür, cin gibi gören gözlerim için "benim gözlerim aşırı bozuk, kesin gözlük takmalıyım ben" diye tutturur, gözlük takmak için adeta yırtınırdım.
Böyle değişik bişeydim yani özetle. Sanki büyüyünce elime ne geçecekse, öyle bi büyüme aşkı vardı içimde:)

Gel zaman git zaman, bi bakmışım 30'um. Hani şu yazıyla otuz olan otuz. 
Bikaç sene önce ohaaa dediğim 25, artık hiç de öyle büyük gelmemeye başlamış. Otuzlu yaşlar genç, kırklı yaşlar ortaya yakın genç olmuş, taaa yetmişler filan yaşlıymış artık. Hatta bazen 65 yaşında dünyadan göçenler için "yazık daha gençmiş" dediğim bile görülmüş. Düşünki öyle bi olgunlaşma, öyle bi yaşını benimseme, öyle bi gereğinden hızlı büyüme.

Ben küsüratı sevmem. Tıpkı televizyonun sesini açarken asla 27'de yada 28'de bırakmamam gibi. İllaki 30 olcak. Yada 20. Ortası mümkün değil.
O yüzden alışmam çok zor olmayacak, yuvarlamaya gerek olmadan, iki hecede bitcek. 
O-tuz.

Dipnot: Bir diğer güzel yanı da, dudaklarımı daha dolgun gösterecek bi yaştayım artık. Soranlara dudaklarımı öne doğru uzatarak böyle dolu dolu otuz diycem aauhauahua :))

Bu vesileyle hepinizi öper, yeni yaşımda da buralarda hep birlikte olabilmeyi dilerim.


10 Haziran 2013 Pazartesi

Asayiş berkemal!

 

Baktım çok merak etmişsiniz, bu kızın haftalardır sesi çıkmıyo hayırdır inşallah demişsiniz, şöyle bi selam verip biraz da içimi döküp gideyim dedim.
Yorgunum,
uzun zamandır hiç yapmadığım kadar yolculuk yapıp, hiç çalışmadığım kadar yoğun çalıştığım için.
Mutluyum,
hava ne kadar sıcak olursa olsun ensem hep çıplak olduğu için.
Kızgınım,
etrafımda hala, sadece iki ağaç yüzünden bu hallere geldik diye çemkiren insanlar olduğu için,
Boğuluyorum,
haklıyken haksız duruma düşmelere, her açıklamaya çalışma eyleminin aslında haklılığımızı bir parça daha ezdiğini görmeye dayanamadığım için.
Gururluyum,
en kötü anında bile hayatın tadını çıkarmaya çalışan, hakkını en çıkarsız yollarla arayan ve mizahı en keskin silah olarak kullanabilen bir kuşağa ait olduğum için.
Şişim,
ayaklarımı uzatıp dinlenecek zaman bulamadan hop başka bi şehre göçtüğüm için.
Sürekli yiyorum,
yukardaki yorgun ve şiş olma hallerime enerji takviyesi yapabilmek için.

ve sizi özlüyorum,
bloguma, yazmaya, yorumlarınızı eğlenerek cevaplamaya, hatta adsız arkadaşlara bile daha önce hiç bu kadar uzak kalmadığım için.

Önümüzdeki 2 ay daha bu tempo bende devam edecek. Ama bu demek değildirki sessiz kalıcam.
twitter, facebook, instagram, allah ne verdiyse bütün sosyal mecralarda nefes alıp vermeye devam. 
Yani demem o ki, en azından ordan anlayabilirsiniz hayatta olduğumu:)

Seviyorum sizi, valla bak ^.^


Dipnot: Bu postun altına gelmesi kuvvetle muhtemel olumsuz yorumları, "millet parklarda yatıp biber gazı yerken sen çimlerde uzanıp keyif mi yapıyosun" konulu çemkirmeleri şimdiden sevgiyle kucaklıyorum;) Kapım herkese açık sonuçta.